Selam herkese. Artık son bölüme geldik ve ben biraz duygusalım. Ahenk benim için her zaman çok özel olacak çünkü en kötü zamanlarımı atlatmama yardımcı oldu. Umarım siz de keyif alarak okumuşsunuzdur ve yüzünüzde ufak da olsa bir gülümseme belirmesine yardımcı olmuşumdur. Başından beri burada olan, yeni okuyan ve bugünden sonra başlayacak olan herkese teşekkür ediyorum. Sizi seviyorum. Yeni bir hikaye yayınladım, orada görüşmek üzere.
Hayatımın bu yönde ilerleyeceğini düşünmemiştim. Sanırım nefes almanın olayı da buydu... Neler olacağını asla kestiremiyordunuz ve asla yaşamayacağınızı düşündüğünüz şeyler bir şekilde başınıza geliyordu. En ilginç kısmı da bunun hoşuma gitmesiydi. İlerleyen zamanlarda beni neyin beklediğini bilmiyordum. Bilmek istemiyordum da zaten...
Geriye dönüp baktığımda, eğer o iyiliği yapmasaydım nasıl olurdu diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Hacer teyzeye hiç yardım etmeseydim, Arslan ve ben şu an nerede olurduk acaba? Belki de hayat bizi farklı şekilde buluştururdu. Ya da hiç tanışmazdık; o huysuz ve aksi bir patron olmaya devam eder, ben de her zaman olduğu gibi tek başıma yoluma devam ederdim. Veya annemin ısrarlarına dayanamayıp, onun bulduğu münasip adaylardan biriyle evlenirdim. Düşüncesi bile tüyler ürperticiydi.
Üzerinde çiçekler olan pembe kumaşla kaplattığımız sallanan koltuktan ayaklarımı sarkıttım. Kocaman olan göbeğim yüzünden onları göremiyor olsam da ne kadar şiştiklerini biliyordum. Gerçi tüm bedenim öyleydi. Yürüyen bir balon olmama ramak kalmıştı. Sırf bu yüzden, zaten sadece birkaç ay önce başladığım hayatıma tekrar ara vermek zorunda kalmıştım. Daha fazla devam edersem restoranın ortasında doğuracaktım çünkü!
Bu noktaya nasıl geldiğimi soracak olursanız... Süreç oldukça kaotikti. Ben ve hamilelik hormonlarım -bende iki bebek olduğunu da göz önünde bulundurursak- Arslan'a bu hayatı zindan etmeye yeminli gibiydik. Benden üç tane olduğunu düşünebiliyor musunuz? Her neyse. Hastaneden çıktıktan sonra normal düşünebilmem iki günümü aldı. İki gün boyunca söylediğim tek şey, çocuk doğuramayacağımdı. Dürüst olmak gerekirse, hala bunu fiziksel olarak nasıl başaracağımı bilemiyorum. Ve o kısmı daha fazla düşünmek istemiyorum.
Bir hafta içinde, mucizevi bir şekilde bebekleri aldırmaktan vaz geçmiştim. Bunu hem kendime hem de Arslan'a yapamazdım. Zaten biri gitmişken, hayatım boyunca diğer bebeklerimi de öldürmenin vicdan azabını taşımak benim için fazla ağırdı. Ve Arsan'ın bakışlarını görerek bunu yapmak çok daha kötü olurdu. Bana hissettirmemeye çalışıyordu ama baba olmayı ne kadar çok istediğinin farkındaydım.
Vaz geçtiğimi söylediğimde ilk önce sırf onun için böyle bir şey yapmamamı söylese de ne kadar kararlı olduğumu görünce havalara uçmuştu. Gerçek anlamda havalara uçmuştu. Onu muhtemelen ilk ve son kez zıplarken görmüştüm. Ertesi gün ise yeni bir ev almıştı. Şaka değil, bakkaldan çiklet alır gibi gidip kocaman bir ev aldı! Her çocuğun ayrı bir odası olmasını, ayrıca bir oyun odası olmasını ve büyüdüklerinde isteme ihtimallerine karşı giyinme odası olmasını bile istiyordu.
Daha doğmasına bir ay olan kızların her şeyi vardı. İki tane pembe akülü araba, envaı çeşit kıyafet, oyuncak bebekler, ayakkabılar, küçük bir basketbol potası... Arslan'ı durduramıyordum. Ne görse alıyor, iki kızı olacağını duyduğundan beri sürekli gelecekteki erkek arkadaşlarına uygulayacağı muhtemel işkenceleri düşünüyordu. Zavallı kızlarım, gelecekte babalarının arkasından iş çevirmek zorunda kalacaklardı çünkü kendisi biraz fazla kıskançtı.
Tabii bu coşkuyu yaşayan tek kişi o değildi. Annem ve babam duyduklarında kafayı yemişlerdi. Kalp krizi geçirmemeleri için, kıydığımız yıldırım nikahından sonra onlara haber vermiştik. Babam ilk başta biraz bozulsa da birkaç gün sonra yumuşamıştı. Birkaç günlüğüne İstanbul'a geldiklerinde ise ortalık karışmıştı. Aynı zamanda Arslan'ın annesi de gelmişti. Herkes bebeklere bir isim koymaya çalışıyordu. Ama ben çocuklarıma kimsenin annesinin ya da halasının ismini vermek istemiyordum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahenk
ChickLitUyarı: Yakınlaşma ve +18 bölümler içerir. Elleri yukarı doğru yol almaya başladığında nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim. Acı yerini, tüm vücudumu saran bir karıncalanmaya bıraktığında dengemi kaybetmek üzereydim. Bacaklarım beni taşımak ist...