37. Bölüm

704 45 14
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Gözlerimi açtığımda, bulanık görüntünün düzelmesi için beklerken bir yandan da hafızamı tazelemeye çalışıyordum. En son hastanenin bahçesinde olduğumu hatırlıyordum. Şimdi ise, nasıl bindiğimi bile bilmediğim bir arabadan fırlatırcasına çıkartılıyordum. Görüntü netleşse de beni sürükleyen adamın kim olduğunu bilmiyordum. Hatta onu ilk kez görüyordum. Tüm vücudumda engel olamadığım bir panik dalgası yükselirken adam beni resmen sürükleyerek götürüyordu.

"Kimsin sen?! Beni nereye götürüyorsun?"

Beni umursamayınca tüm gücümle kocaman bir çığlık attım ama bundan etkilenmedi. Etrafta da sesimi duyabilecek kimse yoktu. Kimdi bu adam ve benden istiyordu? Son zamanlarda konuştuğum kişileri düşündüm. Birilerinin canını sıkmış olabilir miydim? Hayır, kimsenin canını sıkmamıştım. Elle tutulur gözle görülür, mantıklı tek bir sebep dahi bulamıyordum. Ben kendi halinde yaşayan normal biriydim. Böyle bir adama ne yapmış olabilirdim ki?

Acımasız ve korkutucu görünen yüzüne baktığımda bana yapabileceği şeyler bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Kocaman bir bedeni ve onunla kıyaslandığında küçük kalan bir kafası vardı. Keldi, oldukça esmerdi ve sadece bir kez benimkilere bakmasına rağmen korkudan titrememe neden olacak kadar siyah gözleri vardı. Ayrıca büyük burnunun da daha önce kırıldığını tahmin ediyordum çünkü yamuktu. Korkudan sertçe yutkunurken, soğuk terler dökmeye başlamıştım. Yapabildiğim en hızlı şekilde kaçmalıydım. Ama bunun için önce kolumu ondan kurtarmam gerekiyordu.

Şu sefil hayatımda göreceğim son şeyin, bir devin yamuk burnu olmaması için dua ederek ona karşı koymaya ve kendimi kurtarmaya çalıştım. Ama ne yazık ki, hareketlerim çırpınıştan başka bir şeye benzemiyordu. Çaresizce onu yumruklamaya başlasam da adam, attığım yumruklardan etkileniyor gibi görünmüyordu.

Tüm gücümü kullandığım darbelerim, onun kolumdaki ellerini biraz olsun gevşetememişti bile! Bu ıssız yerde kimsenin duymayacağını bile bile çığlık atmaya devam ettim. O ise hiçbirini duymamış gibi davranmaya devam ediyordu. Müstakil bir evin önünde durduğumuzda, aklımda sadece tek soru vardı. Neden? Neden hiç tanımadığım, cüssesi Shrek'ten hallice olan bir adam beni bayıltıp, zorla buraya getirmişti?

"Kimsin sen? Ne istiyorsun benden?" diye sordum tekrar. Korktuğumu belli etmemek ve sesimin titrememesi için insanüstü bir çaba sergiliyordum.

Adam sanki konuşmamak için yeminli gibiydi. Yine cevap vermeyip bana sert bir bakış atmakla yetindiğinde, sinirden bir çığlık daha attım. Nasıl boktan bir durumun içine düşmüştüm böyle? Ya beni öldürüp parçalarıma ayırırsa? İpsiz sapsız, daha önce görmediğim ormanlık bir alandaydık. Beni öldürürse tek bir parmağımı bile bulamazlardı.

Kafamda kendi ölüm anım canlandığında, sırtımdan akan soğuk terler üçe katlandı. Vücudumdaki adrenalin ve panik gittikçe artıyor, bana derhal kaçmamın bir yolunu bulmamı söylüyordu. Birkaç güçsüz yumruk ve başarısız tekmeden daha iyisini yapmalıydım yoksa karşılaşacağım senaryo benim kafamdakinden çok daha kötü olabilirdi. Bu adama en fazla nasıl zarar vererek beni bırakmasını sağlayabilirdim ki?

Yanımda sert bir cisim ya da kesici ve delici aletlerden hiçbiri yoktu. Tabii... Dişlerim dışında! Dişlerim yeterince keskindi ve eğer kullanmayı başarabilirsem en azından beni bırakacak kadar canını acıtabilirdim. Bunun için önce, korkudan uyuşan ağzımı hareket ettirmem gerekiyordu sadece...

Adam zile basıp kapının açılmasını beklerken bunun son şansım olduğunun farkındaydım. Ona kaçamak bir bakış attım. Hala sıkıca kolumu tutuyor, kaçamayacağımı garantiliyordu. Eğer ondan kurtulursam doğru yöne gidebilmek için evin çevresine göz gezdirdiğimde taşlı yolu fark ettim. O yönden gelmemiş olsak da muhtemelen orası anayola çıkıyordu. Çıkmasa da benim için fark etmezdi. Şu adamdan kurtulup can güvenliğimi garantilersem, eve gitmenin yolunu bir şekilde bulurdum.

AhenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin