19. Bölüm

1.6K 88 23
                                    

Selam herkese. İlerleyen bölümlerde yakınlaşmalar olacak. Ve tamamen yetişkin içerikli birkaç bölüm de yazmayı düşünüyorum. Eğer sizi rahatsız edecekse yorumlara yazın lütfen. Ona göre minimum düzeyde yakınlaşma yazmaya çalışacağım. 

Bir yandan orman meyveli sosu çektirirken diğer yandan da acı çekiyordum. Acının sosla alâkası yoktu. Muhtemelen hayatımdaki en sorunsuz şey bu meyveli sostu. Son günlerde hayatta olmaktan duyduğum mutsuzluğu tarif edemezdim. Üç gün önce eve geldiğimden beri kendimi bir şeyler pişirmeye adamıştım. Böylelikle kafamdaki sorunlardan biraz olsun uzaklaşabiliyordum. Ama yemek pişirmenin de bir sonu vardı. Üç tane biftek pişirmiş ve tadına bile bakmadan dolaba kaldırmıştım. Hâlbuki bol tereyağında pişirilmiş bifteğe asla hayır diyemezdim. Aslında ben çoğu yemeğe hayır diyemezdim. Bunun benim için bir sorun olduğunu düşünüyordum ama hayır diyebilmenin asıl sorun olduğunu yeni fark etmiştim.

Ve en büyük sorun da şuydu: konuşmuyordum! Normal şartlarda mutfak eşyalarıyla bile konuşan ben, artık cümle kurmak bile istemiyordum.

"Anne," diye çıkıştım sonunda dayanamayarak. Hayatımın ne kadar sarpa saracağını dehşete düşmüş bir şekilde izliyordum. Bir noktada olayların artık sona ermesi gerekiyordu ama sular asla durulmuyordu. Cihan'ın annesi, annemi arayarak benim oraya gittiğimle ilgili yalan yanlış şeyler söylediği için annem hayalinde benim düğünümü planlıyordu. Ama ben biliyordum böyle olacağını! "Öyle bir şey yok! Cihan'la evlenmeyeceğim, biz sadece arkadaşız. Bu konuyla ilgili konuşmaya devam edersen bir daha telefonlarını açmayacağım."

Telefonu kapatır kapatmaz Cihan'ı aramalı ve annesini durdurmasını istemeliydim. Üç gündür hiçbir aramasına cevap vermemiştim ve şimdi tükürdüğümü yalamak zorunda kalacaktım. Yine de onunla evlenmekten iyiydi.

"Kızım, bana neden kızıyorsun? Kadın bana çok mutlu göründüğünüzü hatta nişanlanmayı düşündüğünüzü söyledi."

Annemin sesindeki o hevesli tını sinirlerimi bozuyordu. Gerçi her şey sinirimi bozuyordu. Cihan'ın annesi kafasında yazdığı senaryoları kendine saklamazsa da sinirim ona sıçrayacaktı. Neden olmadık şeyler söylemişti ki?

"Anne öncelikle bunları kafandan at. O kadın şizofren! Seni daha sonra arayacağım, kapatıyorum."

Annemin cevap vermesine bile fırsat vermeden telefonu kapatıp, Cihan'a mesaj atacaktım ki telefonum çaldı. Of! Gerçekten of! Üç gündür bir yandan Arslan diğer yandan kuzeni beni arayıp ya da mesaj atıp duruyorlardı. Ben ise hem annemle boğuşuyor hem de Cihan'ın bana söylediği şeyleri atlatmaya çalışıyordum. Yeter diye bağıracaktım en sonunda. Yeter!

Acaba bir ihtimal tüm bunları annesine Cihan yaptırıyor olabilir miydi? Eğer öyleyse bu kez burnu gerçekten kırılacaktı. Hem de benim tarafımdan! Tamam, onu üzmemek için uğraşıyordum. Hatta sırf bu yüzden Arslan'dan bile uzak durmaya çalışıyordum ama bu kadarı da fazlaydı. Annemi kullanarak benimle zorla evlenecek hali yoktu ya! Gerçi Cihan'ın bunları yapacak biri olduğunu da sanmıyordum.

"Efendim." Aramayı cevaplayarak üç günlük Arslan detoksumu sonlandırdım. Demek ki ben pek iradeli biri değildim ve sırf diğerlerinin mutluluğu için yapabileceğim fedakârlık sadece bu kadardı. Dürüst olmak gerekirse artık umurumda da değildi. İçimdeki iyilik meleği kepenkleri kapatıp gitmişti. Bundan sonra şeytana uyarak içimden geldiği gibi yaşayacaktım.

"Sonunda! Telefonlarımı açmıyorsun, mesajlarıma cevap vermiyorsun. Seni merak ettim. Bir şey yaptığımı düşünmeye başladım." Sesini duyduğumda içimde yükselen heyecana engel olamadım. Kulağa delilik gibi geleceğini biliyordum ama sesini duymak iyi gelmişti.

AhenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin