Dikkat bölüm profiterol içerir!
Sıkıcı hayatımın son zamanlarda geldiği nokta benim açımdan gerçekten dehşet vericiydi. Hastalığımın üzerinden bir hafta geçmiş ve çok şükür ki iyileşmiştim. Çünkü biraz daha devam ederse Arslan bize yerleşmek durumunda falan kalacaktı. Tamı tamına iki gün, bir geceyi benim evimde geçirmiş ve bana bakmıştı. Bu da kafamı karıştıran olaylar zincirindeki halkalardan biriydi. Sabırlı, düşünceli ve dikkatliydi.
Kim onunla ilgilenilmesinden hoşlanmazdı ki?
Burnumu sildiğim ve hapşırdığım anlar dışında ettiğimiz sohbete dayanarak kesinlikle farklı dünyaların insanları olduğumuzu söyleyebilirdim. Yani eğer ben beyaz diyorsam o kesinlikle siyah diyordu. Normal insanların bu durumda o kişiyle tekrar iletişime girmemeyi tercih edeceğini biliyordum ama benim için tuhaf bir şekilde eğlenceliydi. Onunla tartışmak hoşuma gidiyordu. Ve... onu sinirlendirmek.
Kısa sürede Arslan'la ilgili birkaç detay fark etmiştim.
1- Ölümüne kıskançtı.
2- Sinirlendiğinde bana yanlış bir şey söylememek için kendini öyle bir zorluyordu ki, alnındaki damar neredeyse patlayacak gibi oluyordu.
3- Oldukça açık sözlüydü.
Fırından profiterolleri çıkartıp tezgâhın üzerine bırakırken Arslan'ı kafamın içinden atmaya çalışıyordum ama onun cümleleri sürekli içeride dolanıp duruyordu. Of! Son yedi günüm hayatımın en zor haftaları sıralamasında ilk üçe girerdi.
"Ahenk! Beni duyuyor musun?"
Aşkım'ın çığlıktan sadece birkaç ton alçak sesini duyunca nihayet gerçek hayata döndüm. Kafamı bir türlü toparlayamıyordum. Sırf bu yüzden daha yarım saat önce iki kez elimi yakmıştım. Su toplayacaklarını biliyordum ama neyse ki kesiklere ve yanıklara alışkındım. Yine de aklımın başka yerlerde olması, özellikle de bir erkek olması hiç hoşuma gitmiyordu. Bunu inkâr etmek ve aklımın Arslan'da olmadığını söylemek isterdim ama ne yazık ki o aşamayı çoktan geçmiştim.
Yıllardır hiçbir erkeği -Ryan Gosling dışında- düşünmeme konusunda oldukça başarılıydım ve direncimin bu kadar hızlı kırılması sinirlerimi bozuyordu. Arslan'ın her gün beni araması da pek yardımcı olmuyordu açıkçası. Bunu bilinçli falan mı yapıyordu? Evet, evet kesinlikle farkındaydı ve onun için bana nazik davranıp, her gün arayarak aklımda kalmaya çalışıyordu. Eh, başarmıyor da değildi.
"Ne demiştin?"
"Ohoo! Sen bu adamdan hoşlanıyor olabilir misin?"
Bilmiyorum! Umarım hoşlanmıyorumdur. Umarım sadece beynimin içinde onu bir çeşit Süpermen olarak kodlamışımdır da kafamdaki tilki sürüsü bu yüzden akşama kadar gezinip duruyordur.
"Of, bilmiyorum! Ama ben bronz tenli erkekleri sevmem bile. Ayrıca aramızda büyük bir yaş farkı var. Ve benim hayalimdeki mükemmel erkek tiplemesine uymuyor."
"En son bu cümleleri kurduğun kişiyle az kalsın nişanlanıyordun."
Başarısız erkek arkadaş seçimlerim bir kez daha gözlerimin önünden geçtiğinde yutkundum. İşte tam da bu yüzden, bu tarz cümleleri kurduğumda o kişiyle asla görüşmemeliydim. Aynıları olmasa da benzer cümleleri Demir için kurduğumu biliyordum. Ne yazık ki hafızamın güçlü olması gibi bir lanete sahiptim. Yapılan hiçbir şeyi unutamamak berbattı. Her şeyi silip hayatıma kolayca devam edebilmeyi isterdim.
"Aşkım hiç yardımcı olmuyorsun!"
"Adama profiterol yapıyorsun, sana nasıl yardımcı olabilirim ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahenk
ChickLitUyarı: Yakınlaşma ve +18 bölümler içerir. Elleri yukarı doğru yol almaya başladığında nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim. Acı yerini, tüm vücudumu saran bir karıncalanmaya bıraktığında dengemi kaybetmek üzereydim. Bacaklarım beni taşımak ist...