17. Bölüm

1.7K 103 58
                                    

Öncelikle 8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun. Biz kadınlar, iyi ki varız. 
Keyifli okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Kapı Arslan'ın şiddetli yumruklarıyla sarsılıyordu. Bütün apartmanı ayağa kaldırdığımızın fakrındaydım ve açmak zorundaydım. Ama o dışarıda damarına basılmış bir aslan gibi köpürürken Cihan da kavgaya hazır bir şekilde kanepeme yaslanmış bekliyordu. Arslan'ın buraya gelmesi sadece birkaç dakika sürmüştü. Ben daha Cihan'a kızamadan kapı yumruklanmaya başlamıştı bile.

"Önce biraz sakinleşin! İkiniz de sakinleşmeden kapıyı açmayacağım!" Sesimi duyması pek de işe yaramadı. Aksine, sanki mümkünmüş gibi daha da şiddetli yumruklamaya başladı.

"Bırak gelsin. Ondan korkmuyorum."

Yüzündeki morluklar daha yeni geçmeye başlamışken, yerine yenilerini eklemeye can atan Cihan'a ters bir bakış attım.

"Kapat çeneni. Senin yüzünden bütün apartmana rezil oluyorum."

Elini dalgalı saçlarından geçirdikten sonra, işaret parmağıyla kendini gösterdi. Yüzünde sahte bir şaşkınlık ifadesi vardı. Ben bile ona yumruk atmak istiyor olabilirdim. Burada gerilim hattının tam ortasında kalmışken onun aşırı rahat tavırları nedensizce sinirlerimi bozuyordu. Kafasına bir ayakkabı fırlatsam içim rahatlardı aslında.

"Benim yüzümden mi? Ben hiçbir şey yapmadım. Kavga için aranan Arslan!"

Cihan'ın sesini duyan Arslan resmen kudurdu.

"Şu siktiğimin kapısını açın, yoksa kıracağım!"

Kapıyı kırması için ekstra bir çabaya gerek yoktu iki yumruk daha yerse kendi kendini imha edecekti zaten! Of, Cihan'ın beni düşürdüğü durumdan nefret ediyordum! Tüm bunlar biterse bir haftalığına ailemin yanına gidecek ve huzurlu günler geçirecektim. Tabii bunlar birbirini öldürür de beni şahit yazmazlarsa...

"Açıyorum ama sakin ol! Sinirlenecek bir şey yok ki!"

İşe yaramadığını adım gibi bilsem de onu yatıştırmaya çalışırken yavaşça kapıyı araladım. Tek bir hamleyle beni kapı ile savurabilecek olmasına rağmen yapmadı. Ben ise bir ümit biraz olsun sakinleştirmiştir diye düşünerek kafamı aralık kapıdan dışarı çıkarttım. Belki de onu içeri hiç girmemeye ikna ederek bu sorunu kökten çözebilirdim.

"Arslan lütfen. Bütün apartmana rezil oluyorum, büyütülecek bir şey yok. Sadece telefonumu açtı, şaka yapıy..."

Yeşilin en koyu tonuna bürünen gözleri benimkileri bulduğunda duraksadım. Sadece bakışları bile bir insanı korkutmak için yeterliydi. Yüz ifadesi de eklendiğinde seri katil gibi görünüyordu. Tamam, Cihan'ın telefonumu cevaplaması hoş değildi ama bu benimle alakalıydı. Arslan'ın sinirlenmek için çok da geçerli bir nedeni yoktu. Yani en azından bu kadar sinirlenmek için...

"Bilerek yapıyor. Onu defalarca kez uyardım ama buraya gelip senin telefonunu açıyor. İş yerinde neler söylediğini biliyor musun? Sürekli bana yapayalnız kalacağımı söylüyor. Sen de dahil herkesin benden nefret ettiğini!"

Kaşlarımı çattım. Cihan Böyle bir şeyi yapacak biri gibi durmuyordu. Yani en azından onu tanıdığım kadarıyla nazik biriydi ve benim yanımda Arslan'a çok kötü şeyler söylediğini duymamıştım. Hatta son hareketi yüzünden gıcık olsam dahi onu korumak üzereydim. Ta ki, Cihan gelip lafa atlayana kadar.

"Çünkü öyle! Herkese kötü davrandığın ve bu kadar bencil olduğun için yalnız öleceksin! Çocuk gibi beni şikâyet etmeyi kes!"

Arslan kapıyı itip içeri girerken savrulmamak için çabaladım. Bu durumda yapabilecek bir şeyim var mıydı? Cihan zaten sinirli olan kuzenini kışkırtıyordu. Amacının ne olduğunu anlayabilmiş değildim. Dayak yemek onda bağımlılık falan yapmış olmalıydı. Daha kapıyı kapatmaya vakit bulamadan Arslan'ın yumruğu Cihan'ın suratına indi.

AhenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin