32. Bölüm

858 56 23
                                    

Selamlar! Bu hafta iki bölüm gelecek. İkinci bölümü de cuma günü yayınlayacağım, keyifli okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen.

AHENK

"Benden nefret mi ediyor yoksa farklı bir düşünce tarzı mı var? Kaç gündür bunu anlamaya çalışıyorum."

Aşkım sıkıntıyla kendini koltuğuma attı. Birkaç gündür -komşu olmamıza rağmen- ortalıktan kaybolmuştu. Son zamanlarda davranışlarına anlam vermek benim için zordu. Kaç yıllık arkadaşım olduğu halde, asla yapmayacağını düşündüğüm şeyler yapıyordu. Sürekli benimle iletişim halinde olan, eğlenceli arkadaşım bambaşka birine dönüşmüştü. Agresif ve mutsuz birine... Gerçi onu yargılayacak pozisyonda değildim çünkü ben de aynı ruh halinin esiri olmuştum. Bu apartman lanetli falan mıydı acaba?

"Muhtemelen o da senin için aynını düşünüyordur. Ona âşık olduğunu söyledin ama adamdan nefret ediyor gibi davranıyorsun. Sürekli tersliyorsun ve ondan köşe bucak kaçıyorsun. Bundan önce daha yakındınız."

Belki de duygularına karşılık bulamayacağını düşündüğü için kendine böyle bir savunma mekanizması geliştirmişti. Kendini, Ergün'den nefret ettiğine inandırmaya çalışıyordu. Muhtemelen inandırabileceği tek kişi de kendisiydi çünkü ondan bahsederken bile yanakları kıpkırmızı oluyor, eli ayağı birbirine dolaşıyordu.

"Of, bu konuyu kapatabilir miyiz? Beni orada sap gibi bıraktığınızda, kendisi bana açıkça birlikte olamayacağımızı söyledi."

Bana bu detayı vermek için bu kadar beklemek zorunda mıydı? Sabahtan beri ağzından cımbızla laf alıyordum resmen! Kucağımdaki yastığı fırlatıp, koltuğun oturduğum ucunda hızla doğruldum. Tabii ani hareket yaptığım için belime saplanan ağrı da sürpriz değildi. Resmen yaşlı nineler gibiydim, ne zaman ani bir hareket yapsam belime bıçak saplanıyormuş gibi hissediyordum. Her neyse konumuz benim hasarlı uzuvlarım değildi.

"Tam olarak ne dedi? Ve sen neden bana söylemedin?"

Büyük kahverengi gözlerini devirirken oldukça sevimli görünüyordu. Eğer o pislik, Aşkım'ı reddediyorsa çok şey kaçırıyor demekti. Arkadaşım diye demiyordum ama güzel, tatlı ve neşeliydi. Ayrıca harika bir çizim yeteneği vardı. Zaten serbest zamanlı grafiker olarak çalışıyordu.

Yine ruh halim ani bir değişim yaşadığında patlamak üzere olan bir volkan gibi hissediyordum. Halbuki birkaç dakika önce gayet sakin ve huzurluydum.

"Tam olarak 'En yakın arkadaşımın kardeşiyle asla çıkmam. Sana ümit verdiysem özür dilerim ve bir arkadaş olarak her zaman yanında olacağım,' dedi." Sesi konuşmaktan çok homurdanır gibi çıkıyordu. "Kendime orada harakiri yapmak istedim, Ahenk. Çok küçük düşmüş hissettim."

Acilen döküm tavama ihtiyacım vardı. Nihayet hayalini kurduğum şu dövüş hareketlerini yapabilecek bir sebebe sahiptim. Şerefsiz pislik! Arkadaşıma sanki aşkından ölmek üzereymiş gibi bakıp sonra da ümit verdiği için özür dileyemezdi.

"Dondurma kaşığıyla gözlerini oyalım mı?"

Aşkım bana numaradan korkmuş bir bakış gönderse de kendini daha fazla tutmayıp kocaman bir kahkaha patlattı. En azından onu güldürdüğüm için benim yüzüme de bir gülümseme yerleşmişti. Teklifimde gayet ciddi olduğum gerçeğini kendime saklama kararı alarak sehpanın üzerinde duran mevlit şekerlerinden birkaç tane ağzıma attım. Bu hafta kaç kilo şeker tüketmiştim acaba?

"Beni boş ver, konuştukça Ergün'ü boğmak istiyorum." Gözlerini kısarak, şekerleri kırdığım için katır kutur ses çıkan ağzıma baktı. "Sen hala yiyor musun şu şekerlerden?"

AhenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin