Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen. Keyifli okumalar.
AHENK
"Bittim ben!"
Arslan'ın odasına daldığımda, gelen aramayı cevaplamam için neredeyse çığlık atan telefonu ona doğru tuttum. Stresten titreyen ellerim sayesinde, telefon da bir o yana bir bu yana sallanıyordu. Saat sabahın yedisiydi ve babam uyanır uyanmaz beni arıyorsa, kesinlikle bitmiştim. Annem ona her şeyi anlatmıştı, o da beni evlatlıktan reddettiğini tescillemek için beni arıyordu! Ne yapacaktım? Belki de mezar yeri bakmaya başlamalıydım.
"Ne oldu?"
Arslan belindeki havluyla odanın ortasında dikilmiş şaşkınlıkla bana bakıyordu. Tam zamanında gelmiştim! Harika! Eğer babam arıyor olmasaydı, onun yok edici güzelliği beni hipnotize edebilirdi. Gözlerim kaslı gövdesinden başlayıp, Adonislerine doğru indiğinde yutkundum. Eğer insanlar biri tarafından yazılan karakterlerse... Bu adamı kim yazıyordu, Allah aşkına!
Telefonu elimden aldığında, içinde bulunduğum berbat durumun gerçekliğine istemeden de olsa geri döndüm. Halbuki Arslan'ı göz hapsine almayı tercih ederdim.
"Baban arıyor." Önce telefona sonra da bana yönelttiği gözlerinde en ufak bir tedirginlik bile yoktu. Sanki ne yapacağını biliyormuş gibiydi. İşin tuhafı, zaten ne yapacağını her zaman biliyordu. Benim aksime... "Annen ona anlatmış mıdır?"
"Deli misin?" Ellerimi karışık saçlarımdan geçirdim. Dehşet içinde uyandığım için daha saçlarımı bile tarayamadan koşuşturmaya başlamıştım. "Şu an ölü birine bakıyorsun. Annem bire bin katarak anlatmıştır."
Halbuki daha çıkmaya başlayalı on iki saat bile olmamıştı. Gerçekten benim hayatta elde edebileceğim saadet bu kadar mıydı? Sadece beş saat... Daha bunun için havalara uçacak vakti bile bulamamıştım!
"Ben halledeceğim. Telefonu açacağız ve eğer baban aşırı tepki verirse ciddi bir ilişkimiz olduğunu söyleyeceksin." Ama yoktu ki! Yani en azından ben o kadar ciddi olacağını düşünmemiştim! "Ciddi düşünmek zorunda değilsin. Sadece günü kurtarmaya çalışıyorum."
"Bittim ben. Ölünce kimsesizler mezarlığına gömüleceğim."
"Güzelim, şu ölüm kelimesini kullanmayı bırakırsan çok rahatlayacağım."
Güzelim mi? Arslan'ın sesi kulaklarımda başlayan bir uğuldama eşliğinde tüm beynimi ele geçirdi. Eğer bu bir dikkat dağıtma politikasıyla işe yarıyordu. Değilse de işe yarıyordu. Hayatımda çok fazla hitap duymuştum ama... Arslan'ın tok sesi ve derin yeşil bakışları eşliğinde söylediği o tek kelime, hepsini sollardı. Galiba gerçekten bayılacaktım.
"Ne?" dedim sersemlemiş bir şekilde. Eğer aşk sarhoşu diye bir şey gerçekten varsa, ondan olmak üzereydim. Yok, yok aşk değil. Hoşlantı sarhoşu diyelim.
"Ölmek kelimesi diyorum. Sürekli şunu kullanıp durma, hayalimde canlanıyor ve kafayı yemek üzereyim."
Bir romantizm darbesi daha yedikten sonra kalbim ağzımdan çıkmak üzereydi. Bu anlar gerçek miydi, yoksa hayatta kalabilmem için beynim bana senaryolar yazarak yaşama isteğimi mi arttırmaya çalışıyordu? Arslan böyle cümleler kurmaya devam ederse, ölümüm onun yüzünden olacaktı zaten. Zavallı kalbim bu kadar heyecana daha fazla dayanamazdı.
"Telefon sustu," dediğinde Arslan'ı maruz bıraktığımı fark ettiğim hayranlık dolu bakışlarımı üzerinden çektim. Birkaç saniye sonra ise bir mesaj sesi duyuldu. "Mesaj geldi. Baban sana iş bulmuş, ondan arıyormuş."
Sanki uzun metrajlı bir gerilim filminden sağ kurtulan tek karakter benmişim gibi rahat bir nefes aldım. Sabah sabah, tüm duygu ayarlarımla oynanmıştı ve fabrika ayarlarıma geri dönmemin mümkün olduğunu sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahenk
ChickLitUyarı: Yakınlaşma ve +18 bölümler içerir. Elleri yukarı doğru yol almaya başladığında nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim. Acı yerini, tüm vücudumu saran bir karıncalanmaya bıraktığında dengemi kaybetmek üzereydim. Bacaklarım beni taşımak ist...