11. Bölüm

2K 106 2
                                    

Arslan elindeki çatalı ağzına götürüp, beğendiğini belirten mırıltılar çıkartırken dikkatle onu izlediğimin farkında bile değildim. Salondaki kocaman yemek masasında ikimiz yemek yiyorduk, daha doğrusu benim iştahım kapandığı için sadece o yiyordu. Mutfakta söylediği şeylerle kafamı karıştırdıktan sonra böyle rahat bir şekilde yemek yiyebilmesi bana tuhaf geliyordu. Hangi amaçla söylediğinden bile emin değildim. Gerçi hiçbir hareketini hangi amaçla yaptığını anlayamıyordum. Ruh hali öyle değişkendi ki, çok sinirli iken aniden gözlerinde hınzır bir bakış beliriyor ve eğlenmeye başlıyordu. Onu çözmek, lisede çok uğraştığım ama asla başaramadığım denklemleri çözmekle eş değerdi. Kısacası ben bu iş için pek uygun değildim.

"Biraz kendinden bahsetsene." Beklentiyle parlayan yeşil gözleri benimkileri bulunca kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Mesleğimle ilgili şeylerden mi bahsedecektim yoksa kendimle ilgili mi? Kendimden bahsedersem ve aslında diğer seçeneği merak ediyorsa kendimi kötü hissederdim. Hem neden beni tanımak istesin ki?

"İstanbul'da Gastronomi Sanatları okudum, sonra üç yıl bir resto..."

Tekdüze bir sesle akademik başarılarım ve iş hayatımı anlatırken beni durdurdu. Tuhaf bir şekilde her zaman kullandığı duygusuz ses tonu ortalarda yoktu.

"Sadece okul ve işten ibaret misin?"

"Ne? Tabii ki, hayır," dedim ona ters bir bakış atarken. Ama senin ilgilendiğin tek şey bu değil mi?

"O zaman gerçek senden bahset."

Ciddi olup olmadığını kontrol etmek için ona kısa bir bakış attım. Dirseklerini masaya koymuş, kocaman açtığı gözleriyle bana bakıyordu. Bu ifadeyle tatlı göründüğünü bile söyleyebilirdim. Ki çoğu zaman soğuk nevale olarak tanımladığım biri için bu büyük bir ilerlemeydi. Belki de özünde iyi bir insandı. Benimle muhabbet etmeye bile çalıştığına göre her zaman kalasın teki değildi demek ki. Öyle ilgi çekici hobilerim falan da yoktu ki ne anlatacaktım şimdi bu adama?

"Normal insanların yaptığı şeyleri seviyorum öyle şaşırtıcı bir hobim yok. Kitap okumayı, film izlemeyi falan seviyorum. Müzik zevkim biraz tuhaftır genelde 2000'ler pop ve daha eski müzikleri severim. Ama favorim Sezen Aksu tabii ki. En sevdiğim renk mavi galiba, sürekli değişiyor çünkü. Bazen kırmızı, bazen siyah. Tek bir şeyi uzun süre sevmeyi beceremiyorum sanırım... Eskiden gezmeyi çok severdim ama yaşlandıkça mı bilmiyorum artık o kadar sevmiyorum.

Bunlar dışında hayatı ciddiye almamaya çalışıyorum çünkü ciddiye aldığımda başıma hoş şeyler gelmiyor. Gelecek hakkında düşünmem, bu beni çok geriyor ve anı yaşamamı engelliyor. Ve artık bildiğin üzere çok konuşuyorum. Ayrıca dürüst olmak gerekirse bunları bilmenin sana bir şeyler katacağını da sanmıyorum."

Bakışları karardığında yanlış bir şey söyleyip söylemediğimi düşünürken gözlerimi kaçırdım. Tutkulu bir bakış gibiydi desem, kafayı yediğimi düşünür müydünüz? Sizi bilmiyorum ama ben kesin düşünürdüm. Dolayısıyla bu konuya çok fazla kafa yormamaya karar verdim ve suyumdan bir yudum aldım.

"Bana hakkında kimsenin bilmediği bir şey söyle."

Öyle bir şeyin olduğunu bile sanmıyordum. Boşboğazın tekiydim ben insanlara her şeyimi anlatırdım. Sırtımdaki hançer ve dost kazıklarının nedeni de buydu zaten. Bazen ketum olmak iyi bir şeydi ve ben bunu bilmeme rağmen hala uygulayamıyordum. Üzgünüm ama Arslan'a bununla ilgili verebileceğim bir şeyim yoktu. Zaten neden durup dururken böyle sorular soruyordu ki? Arslan değil de başkası olsa beni tanımaya çalıştığını söylerdim de söz konusu başkası değildi.

"Öyle bir şey yok. Hem neden bilmek istiyorsun ki?"

"Çünkü seni tanımak istiyorum," dedi bana bakmaya devam ederken. "Hem de herkesten daha iyi."

AhenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin