7. Bölüm

2.1K 111 11
                                    


Merhaba, herkese öncelikle. Yapay zekaya hikayemin karakterlerini çizdirdim, eğer istek olursa bir sonraki bölüme ekleyebilirim fotoğrafları. Keyifli okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsak çok mutlu olurum.


Siyah Range Rover'dan inen Cihan'ı gördüğümde buz kütlesi haline gelmemek için koşarak arabaya doğru ilerledim. Tamam, soğuk olduğuna dair bir uyarı almıştım ama bu kadar soğuk olacağını da tahmin etmemiştim. Krem rengi kaşe kabanıma biraz daha sarılırken, etek giydiğim için kendi kendime saydırıyordum. Aslında kombini Aşkım yaptığından ona da saydırabilirdim. Siyah mini kaşe eteğimin üzerine krem rengi bol bir boğazlı kazak ve yine kazağımla aynı renk uzun çizmeler giymiştim. Neyse ki fondöten sayesinde yüzümdeki morluğu kapatmak da zor olmamıştı. Soğuktan bacaklarımı hissetmemem dışında bir sorun yoktu.

"Merhaba."

Cihan kapıyı açarken gülümsemeye çalıştım. Arabaya binip çözüldüğümde ona gerçek bir gülümseme yollayacaktım. Ben de selam verdikten sonra ben yolcu o ise sürücü koltuğuna yerleşti ve klimanın sıcaklığını sonuna kadar yükseltti.

Araba hareket ettiğinde, "Gerçekten çok soğukmuş," derken hissettiğim sıcaklıkla Cihan'a minnettar bakışlar yolladım.

"Sana söylemiştim," dedikten sonra beni şöyle bir süzdü. "Özür dilerim üzerimi değiştiremedim. Erken çıkacağımı gören Arslan'la tatlı bir sohbet gerçekleştirmek zorunda kaldık. Saçım başım dağıldı, berbat görünüyorsam kusura bakma."

Berbat mı? Berbat görünmenin yanından bile geçmiyordu. Saçları sabahki gibi fönlü değildi ama bu dağınık ve dalgalı hali kesinlikle ondan çok daha iyi görünüyordu. Eğer onun yerinde ben olsaydım saçlarım şu an elektrik çarpmış gibi görünürdü. Evet, dış görünüş olarak benden ve dünya nüfusunun çoğundan öndeydi.

"Saçmalama, özür dilenecek bir şey bile değil. Ayrıca berbat görünmediğinin farkındasın, dramatik olma."

Bana muzır bir gülümseme yollarken gözleri parladı. Bir insanın böyle bir surata sahip olup da bunun farkında olmaması imkansızdı. O da bunun farkındaydı ama en azından mütevazıydı.

"Sen evden çıkarken aynaya bakmadın galiba. Senin yanında berbat görünüyorum."

Yüzüme istemsizce yerleşen kocaman gülümsemeye engel olamadım. Nasıl iltifat edileceğini çok iyi biliyordu. 'Çok güzel olmuş,' demesi az önce söyledikleriyle aynı etkiyi yaratmazdı. Tabii bu aynı zamanda kalp kırmayı da çok iyi bildiği anlamına geliyordu, böyle birinin her gün aynı şeyleri söylemediğine inanmamın imkânı bile yoktu. Düşününce bile kalbim bir tık kırılmıştı açıkçası.

"Kelimelerle aran çok iyi."

"Sadece hak edenlere."

Bana göz kırptığında, kalbim tekledi. Hayır, bir şey hissettiğimden değildi. Ama yerimde kim olursa olsun bu durumda kalp krizi geçirirdi. Yani ben oldukça iyi kotarıyordum. Benim ne diyeceğimi bilemediğim ve kalp atışlarımı düzene sokmaya çalıştığım birkaç dakikanın sonunda bir restoranın önünde durduğumuzda nihayet düzgün nefesler alabilmeyi başardım. Ne kadar zamandır iltifat duymuyorsam artık resmen dengem bozulmuştu.

Arabadan indiğimizde Cihan anahtarları valeye verdikten sonra yanıma gelip girmem için kolunu uzattı. Dışarıdan bakıldığında aramızdaki boy farkı o kadar gülünç duruyordu ki ben bile gülmemek için kendimi tutmak zorunda kaldım. Muhtemelen diğer insanlar da aynı şeyi düşünmüş olacak ki, içeri girdiğimizde birkaç kişi bize kaçamak bakışlar atıp önlerine geri döndüler.

AhenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin