13. Bölüm

1.8K 86 10
                                    


Malum olaylardan sonra iki gün boyunca Arslan beni görmezden geldi. Telefonlarımı açmadı, mesajlarıma cevap vermedi. Hatta şirketi bile aramıştım fakat her defasında beni geçiştirmişlerdi. Amma da kinciydi canım! Tamam, ben de sütten çıkmış ak kaşık olmadığımı kabul ediyordum ama bu kadar uzatacağını tahmin etmemiştim. İki gündür kafasının içinden neler geçtiğine dair türlü türlü komplo teorisi üretiyordum. Tabii beni hiç umursamıyor olması da bu teorilerden biriydi. Belki çok da önemli biri olmadığımdan, ilgisini çeken diğer kadınlara yönelmişti. Ki yönelebilirdi, bu benim zerre umurumda değildi. Ya da... Umurumda mıydı acaba?

"Of," diyerek elimdeki koca tatlı kasesini sehpaya bıraktım. Aşçı olmanın en kötü tarafı da canım sıkkın olduğunda kendime yüksek kalori değerine sahip tatlılar yapabiliyor olmamdı. Ama vücudumun serotonine ihtiyacı vardı ve bunu karşılamak için tatlı yemek zorundaydım. "Sence çok mu ayıp ettim?"

Her hatamda yanımda olan Aşkım, yine her zamanki yerinde oturuyor ve sadece birkaç günde başıma gelen olaylara sanki uçtuğumu söylüyormuşum gibi abartılı tepkiler veriyordu.

"Gerçek düşüncemi mi söyleyeyim yoksa içini mi rahatlatayım?"

Bunu söyledikten sonra zaten içimi rahatlatmazdı ki. İçimi rahatlatmasını seçersem yalan söylediğini bilecektim. Bu durumda, hoşuma gitmeyeceğinden emin olduğum halde gerçekleri seçmek zorundaydım.

"Gerçekler."

"Salak mısın kızım sen?" Aniden heyecanlı bir çıkış yapınca oturduğum yerde sıçradım. Gerçekleri söylemek için bu kadar hevesli olduğuna göre uzun süredir içinde tutuyordu herhalde. "Ahenk kusura bakma ama sende de biraz geri zekalılık var. Tamam, başta hıyarlık yapmış ama sonra sana aşırı iyi davranmış. Sen neden gidip adamın senden hoşlandığını, nefret ettiği kuzenini söylüyorsun?"

Of böyle söyleyince de kendimi dünyanın en kötü insanı gibi hissetmiştim. Kafamda iki tane kırmızı hayali boynuz belirirken koltuğa iyice gömüldüm. Böyle olmasını istememiştim ki! Ayrıca benden hoşlandığını falan da söylememişti. Sadece tanımak istediğini söylemişti yani bu arkadaşça da olabilirdi. Bir kadın ve erkek sadece sevgili olmak zorunda mıydı canım!

"Benden hoşlandığını söylemedi ki..." Bir şekilde kendimi savunmaya ve Arslan'ın fazla tepki verdiği anlamına gelecek ufak bir kelime duymaya çalışıyordum. Eğer bulamazsam kafamı her an kuma ya da su dolu bir kovaya gömebilirdim.

"Ne demesini istiyorsun, 'Senden çok hoşlanıyorum, kuzenimden seni kıskanıyorum. Lütfen benimle de vakit geçir,' diye yalvarsa mıydı? Gayet seviyeli bir şekilde belli etmiş işte. Tabii favorim her zaman Cihan olacak ama o da iş görür gibi duruyor."

Gözlerimi devirdim. Aşkım azimle olmayan bir yarışta taraf tutuyordu. Herhangi birini seçmeyecektim. İkisiyle de farklı bir anlamda görüşmüyor ve o gözle bakmıyordum. Sadece hayatta kalmaya çalışıyordum. Mümkünse de bekar olarak! Ayrıca Arslan'ın benden hoşlanma ihtimali bile bana nedense biraz ütopik geliyordu. Sanki öyle bir adam benden hoşlanamaz diye bir doğa kanunu varmış gibi... Çok daha kusursuz birini aradığını düşünüyordum.

"Of! Saçmalama, hem ben sonsuza kadar bekar kalacağım." Saçlarımı havalı bir tavırla iki yana savurdum. "Bekarlık sultanlıktır. Ama yine Arslan'ın beni affetmesi lazım."

Bu konuyu acayip kafaya takmıştım. Beni görmezden geliyor diye gurur meselesi de yapmış olabilirdim ama her ne olursa olsun bir şekilde gönlünü almalıydım. Yoksa bana daha günlerce hatta haftalarca uyku yoktu. Kafamda kurar da kurardım. Neleri sevdiğini de bilmiyordum ki, oradan ilerleyeyim. Acaba Aşkım arayıp Arslan'a ölmek üzere olduğumu falan mı söyleseydi? Ama onun da işe yarayacağı muammaydı.

AhenkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin