"Yol boyunca ağladı." Cihan'ın oturduğu rezidansın otoparkına arabamı park ettim. Dün Cihan'ı hastaneye götürdükten sonra Aşkım ile detaylı konuşamamıştık çünkü geç gelmişti. Neyse ki Cihan'ın burnu kırılmamıştı. Yine de Aşkım, onu yalnız bırakmak istemediğini ve hastane çıkışı evine kadar götürdüğünü söylemişti. Onu ziyaret edeceğimi duyunca da benimle gelmişti. "Kuzeninin saçlarını tek tek yolasım geldi."
Gözlerimi devirdim. Yola çıktığımızdan beri, Arslan'la ilgili nefret dolu cümleler kuruyordu. Tamam en başından beri zaten sevmiyordu ama artık bunun da ötesine geçmişti. Ki bence fazla tepki veriyordu. Tabii Cihan'la giden ben olsaydım belki de aynı cümleleri ben kuracaktım, kim bilir?
"Arslan da üzgündü," dedim Aşkım'a yandan bir bakış atarken. Umarım bunun için benim saçlarımı yolmazdı.
"Üzgün falan değildi. Cihan'a vurduğundaki yüz ifadesini görmedin mi sen? Onun burnunu kırmaya çalıştığı için mutluydu."
Hayır, değildi. O an mutlu olmadığını biliyordum. Acı çekiyordu ve mutsuzdu. Yaptığı şeyi onaylamıyordum ama bir sebebi olmadan kimseyi döveceğini de sanmıyordum. Daha doğrusu buna inanmak istiyordum. Dün akşamdan beri ona hak vermek için kendime sebepler uydurup duruyordum.
"Ondan hoşlandığın için onu haklı buluyorsun. Objektif olamıyorsun." Arkadaşımın kahverengi gözlerinde şimşekler çaktı. En son ne zaman bu kadar sinirlendiğini hatırlamıyordum. Belki de Cihan ona bir şeyler anlatmıştı ve bu yüzden onun tarafını tutuyordu. Bu durumda asıl objektif olmayan taraf ben değildim ama onunla tartışmak istemiyordum.
"Konuyu kapatabilir miyiz?"
Arabadan inip asansöre binerken bana kötü bakışlar atmaya devam etse de konuyu uzatmadığı için şanslıydım. Cihan'ın oturduğu kata çıkıp, onun kapısının önüne geldiğimizde Aşkım hiç beklemeden zile bastı. Benden daha aceleci olduğunu söylememe gerek yoktu herhalde.
Kapıyı orta yaşlı bir kadın açtı. Dalgalı kahverengi saçları ve mavi gözleriyle Cihan'a o kadar benziyordu ki annesi olduğunu anlamamak imkansızdı. Kadın bana bakıp sanki beni tanıyormuş gibi kaşlarını kaldırıp gülümsediğinde şaşırdığımı belli etmemeye çalışarak ben de ona aynı şekilde karşılık verdim.
"Ah sen Ahenk'sin! Fotoğrafını gördüm. Cihan seni gördüğüne çok sevinecek!" Fotoğrafımı kesin annem göstermişti! Umarım buraya geldiğim de onun kulağına gitmezdi çünkü yanlış anlama ihtimali yüzde yüzdü! İleride başıma açılacak belaları görmezden gelmeye çalıştım. Cihan'ın annesi girmemiz için kapıyı sonuna kadar açtıktan sonra Aşkım'a döndü. "Ve sen de..."
"Ahenk'in arkadaşıyım," dedi Aşkım adını söyleme zahmetine girmeden. Bugün oldukça huysuzdu. Böyle olmasına alışık değildim ama üzerine gitmek istemiyordum, sonuçta hepimizin böyle günleri olurdu. Birkaç kez neyi olduğunu sorduğumda beni terslemişti. Paylaşmak istemediği bir şey olduğu belliydi. Ki bana her şeyini anlattığından bu durum tuhafıma gidiyordu.
"İçeri girsenize. Bu arada benim adım Güler, Cihan'ın annesiyim. Ben gidip Cihan'ı çağırayım."
Kadının adı da kendiyle uyumluydu. Annesi o kadar güler yüzlüydü ki, Cihan'ın sadece görünüm değil kişilik olarak da ona çektiğini düşündüm. Muhtemelen oğlunun daha önce benim yüzümden dayak yediğini bilmiyor olmalıydı. Bilse bu kadar sevecen olmazdı.
Cihan'ın annesi arkamızdan kapıyı kapatıp merdivenlerden çıkarken biz de salona geçtik. Aşkım mor montunu çıkartıp koltuğa oturdu. Benim aksime üzerinde neredeyse tüm gökkuşağını taşıyordu. Renkli giyinmeyi her daim severdi. Başında turuncu bir bandana vardı. Son zamanlarda bandanalara bayılıyordu. Üzerine de açık yeşil bir pantolon ve pembe boğazlı kazak giymişti. Ben ise sadece siyah bir kazak ve siyah kot pantolon giymiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ahenk
ChickLitUyarı: Yakınlaşma ve +18 bölümler içerir. Elleri yukarı doğru yol almaya başladığında nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim. Acı yerini, tüm vücudumu saran bir karıncalanmaya bıraktığında dengemi kaybetmek üzereydim. Bacaklarım beni taşımak ist...