mira
dün gece ege bir kaç kez gitar çalmıştı, kısa sürmüştü sesten dolayı bırakmak zorunda kalmıştı ama onu gitar çalarken izlemek güzeldi. bir insanı sevdiği işi yaparken izlemenin verdiği his farklıydı, gözlerinin içi parlıyordu sanki. camdan beni gördüğünde gülümsemişti, ben de ona bakarak gülümseyerek el salladım. gece doğru düzgün uyuyamamıştım, okula gitmekten korkuyordum, bütün gün onun yanında olma düşüncesi hem heyecanlandırıyor hem de aptal gibi hissettiriyor. beni istemediğini söyledi ama istediğini biliyorken ne yapabilirim.
sabaha yakın uyuduğumdan çok az uyku ile güne başlıyordum, kahvaltıya inmeden önce okulun kıyafetini giydim. siyah pileli eteği, siyah süveteri vardı. saçlarımı düzleştirdikten sonra makyaj yaptım, okula gittiğimden abartılı değildi ama baktığında güzel diyeceğin bir makyaj olmuştu. annemin kusur dediği çillerimi saklamam gerekiyordu. onları bu yüzden sevmiyordum, gitmeleri için çok uğraşmıştım ama olmamıştı. annem bendeki her noktayı kusur olarak görüyordu sanki.
hazırlandığımda son kez kendime baktım, gerçekten bazen kendimi tanımıyordum. bu aynadaki kim? yüzü bana benziyor ama ben gibi bakmıyor. üstündekiler benim ama benim gibi hissettirmiyor.
kahvaltıya indiğimde babam takımını giymişti, annem de siyah dar bir elbise giymişti. tam bir iş kadını olmuştu, yıllarca arzuladığı her şeye bir şekilde kavuşuyordu.
"çok güzel olmuşsun bebeğim." dedi annem gülümseyerek.
"teşekkür ederim anne."
"günaydın prensesim," dedi babam. "gel kahvaltımızı yapalım."
yine annemin hazırlattığı tabağımı yiyordum, bugünün güzel geçmesini ummak dışında yapacak hiçbir şeyim yoktu. sadece iki yıl, iki yıl sonra bitecekti. iki yıl çok uzundu ne yaparsam yapayım alıştıramıyordum kendimi. en azından ege gibi birisininde benimle aynı okulda olması içimi rahatlatıyordu, o beni germiyordu. onun yanında olmak isterdim.
"al bunu," dedi babam kredi kartını bana uzatırken. "çıkışta arkadaşlarınla vakit geçirirsen diye."
"artık buna iznim var mı?"
"eğer adalarla olursa iznin serbest, onların ailelerini tanıyoruz sonuçta."
yutkunarak uzattığı kredi kartını aldım, yanımda duran çantamdan cüzdanımı çıkararak yerleştirdim. annemlerin adaya beni itmesi daha da geriyordu. ben uzaklaşsam annem uzaklaştırmayacaktı. o uzaklaşsa da ben uzaklaşamıyordum zaten, kopamıyordum ondan.
"almila'nın şoförü ile gideceksin," dedi annem çayını içmeden önce. "beraber dönersiniz, tam buçukta sen onların kapısına doğru ilerle tatlım."
"tamam."
kahvaltı boyunca babamla annem iş hakkında konuşurken tabağımdakilerle oynadım sadece. hiçbir şey yememiştim, o kadar gergindim ki boğazımdan geçmeyecekti o lokmalar. kimse fark etmemişti yine bunu aslında artık bu işime geliyordu. oturup ağlasam bile fark etmeyeceklerdi sanki.
kahvaltıdan sonra almilaların evinin önüne gittiğimde almila da inmişti, neşeli gülümsemesi ile yanıma gelerek koluma girdi.
"günaydın mira!"
"günaydın almila, nasılsın?"
![](https://img.wattpad.com/cover/357860870-288-k110337.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
orkide, gxg
ChickLitYürek! Onu unutacağız! Bu gece - sen ve ben! Sen verdiğin sıcaklığı unutabilirsin - Işığı unutacağım ben! İşini bitirdiğinde, ne olur söyle Ki hemen başlayayım! Çabuk ol! Yoksa sen oyalanırken Ben onu hatırlarım! - Emily Dickinson [13.12.23-?]