14. BÖLÜM : YALANIN KOYNUNDA💫

10 1 0
                                    

Medya: Çağan Şengül& Suzan Hacıgarip (Bitti masal)

Merhaba arkadaşlar. Bu hikayeyi ne kadar takip ediyorsunuz veya edeceksiniz bilemiyorum. Ama bizi heyacan verici bölümlerin beklediğini çok iyi biliyorum. Yıldızların Melodisi doğaçlama gelişen bir kurguydu fakat gerekli zihinsel mesai yapılınca harika bir esere dönüştü ki bu sadece bir başlangıç. Hikaye için yıldızlarınızı ve yorumlarınız bekliyorum. Bu bana çok ciddi bir motivasyon veriyor. Yapay zeka ile bölüm görselleri oluşturuyorum. İlerleyen zamanlarda farklı pek çok tasarım ve video da bizlerle olacak. Şimdilik küçük bebeğimle bazı şeylere kısıtlı zaman ayırsam da kafamda pek çok kurgu ve çalışma var. Şimdilik hoşçakalın. ☺️💫

Saklamak zorunda oldukları istemesem de en olmadık yerlerde karşıma çıkıyordu. Bazen esen yel, bazen bir demirin bir başka demire çarpma sesi bazen de trafiğin yoğun gürültüsü... Hepsi dönüp dolaşıp beni aynı yere.

Hayatımın bir erkeğin günahına bulanıp kirlendiği yere götürüyordu. Unutmak istesem de benimle gelen yaşanmışlıklar zihnime ket vurarak beni çıkmaza sokuyordu. Unutamıyordum. Bazen de unutmak istemiyordum. Korkuyordum kinimin geçmesinden. Nefretimin benimle birlikte her yere gelmesi ve yoldaşım olması bana acıların en büyüğünü verene soracağım hesabı veresiye defterine işliyordu. Alacağım bir hakkım vardı. Ahirete kalmış olması ondan vazgeçtiğim anlamına gelmiyordu.

     "Üşüyeceksin!" Omzumun üzerinden sözün sahibine baktım. Aynı anda dönmüş ve burunlarımız birbirine çarpacak kadar yakınlaşmıştı. Bakışlarımı kaçırıp omzumu ondan uzaklaştırdım. Yüzünde söylediğine dair pişman olmuş gibi bir ifade vardı.

     "Islaksın ve bir an önce kurulanman gerekiyor. Aksi takdirde hasta olacaksın."
     "Yağmuru severim."dedim ağlamaktan kısılan sesimi umursamadan. "Beni kendimi çok daha temiz ve değerli hissettirir." Gözlerim önümdeki küçük su birikintisinde oyalandı. "Huzur verir."dediğimde yüzündeki endişe kıvılcımları daha da artmaya başlamıştı.

      "Anlıyorum ama yağmur fantezine evde devam etsek." Bu sözden hiç hoşlanmamıştık. Evde derken? Kaşlarımın çatıldığını fark ettiğinde sözlerini açma gereği hissetti.

     "Seni evine bırakayım. Böyle durmak olmaz." Ayağa kalkıp bana elini uzattı. Duygularım dinmişti. Bana uzattığı eli tutmakta artık zorlanmıyordum. Yerden aldığı ayakkabıları giymem için önüme bıraktı. Onları giydiğim halde bedenimde tatminsizlik hissediyordum. Karnım guruldadığında kızardım. "Birileri belli ki fazlasıyla aç."

     Gülümsüyordu. Uzun saman sonra bana gerçekten gülümsediğini şahit olmuştum. Bunu özlediğimi hissettim. Kalbimin çarpıntısına başka bir sebep bulamıyordum. Yan yana yürümeye başladık. Yağmur dinmişti fakat etraftaki toprak kokusu hâlâ yaşadığım anları hatırlatıyordu. İştahım açılmıştı. Gözümün önüne gelen lezzetli yemekler yutkunmaya sebep olmuştu.

     "Nereye gidiyoruz." Gözlerime bakmadan cevap verdi. "Araç biraz ileride. Giyinmen için kuru giysiler de var." Sonunda ısınabileceğimi düşünüp mutlu oldum. Gerçekten de ıslak kıyafetler üşümeme sebep olmuştu. Aracın kilidini açtı ve giyinmem için araçtan biraz uzaklaştı.

Beni görmeyeceğini bilsem de olabildiğince çabuk olmaya çalıştım. Dışarı çıktığımda artık üşümüyordum. Üzerimdeki giysiden kurtulmuş olmam gerçekten harikaydı. Bu kıyafetler Güney'in ilk tanıştığımız gün üzerine giyip sokakta keman çaldığı kıyafetlerdi. Burnuma gelen koku onun teninin mührünü taşıyordu. Kendimi artık fazlasıyla güvende hissediyordum. Yanımda olması mıydı bu güvenin kaynağı? Bilmiyordum. Ama yaşadığım anda huzur çoktan kanıma karışmıştı.

YILDIZLARIN MELODİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin