Medya: Ellie Goulding ( Love me like you do)Merhaba değerli dostlarım. Uzun bir aradan sonra ilk kez bölüm paylaştım. Okulun son haftaları gerçekten çok sıkıntılı oluyor. Sınav hazırlamak, yapmak, okumak,işlemek, sözlü notları, şökler ve daha neler neler! Bir de üstüne Hüsran'ın son okuması ve düzenlenmesi eklenince bayram misafirleriyle birlikte yüküm epey arttı. Sonunda yeniden düzenimizi oturtmayı başardık. Ara vermeyi sevmiyorum ama istemesek de mecbur kalıyoruz.
Bence tatlış, romantik bir bölüm oldu. İçime sindiğini söyleyebilirim. Umarım sizler de seversiniz. Bundan sonraki bölümler de şok hareketli olacak. Bakalım Efsun gerçeklerle baş edebilecek mi? Okuyan arkadaşlarımız yıldız atıp yorum yaparsa çok mutlu olurum. Sevgiyle kalın! ☺️🌟
Elimde bir çanta dolusu para vardı. Oyunumu açık etmemem için hayatımı istila eden bir kara yılan tarafından bana verilmişti. Bu beni Güney'den koparan oyunun belki de son rövanşıydı. Dün onu gördüm. Uzun zaman sonra ilk defa güzel deniz gözleri bakışlarımın odağındaydı. Sesinde bülbüller cıvıldadı. Ben özlediğimi sanıyordum. Meğer özlememişim. Özlemek kelimesi onu gördüğümde hissettiklerimi ifade etmede oldukça zayıftı. Belki de buraya beni bulmak için geldi. Belki de o yalanlara inanmadı, Zişan'ın ve patronlarının oyununu kabullenmedi. Yapamıyorum. Kabullenemiyorum hayatından çıkmayı. Onunla yüzleşeceğim.
Balkondan bulunduğum kahverengi apartmanın önüne gelen araca baktım. Onu tanımıştım. Bu Güney'di. Aracından çılgınlar gibi inip apartmanın zillerine basmaya başladı. Onu göremesem de ne yaptığını tahmin edebiliyordum. Adımın yazılı olduğu düğmeyi bulmaya çalışıyordu. Beni nasıl bulduğunu az çok tahmin edebiliyordum. Adım adım peşine düşmüş ve kedi fare oyunumuzda sonunda bana ulaşmayı başarmıştı. Oraya gitmeseydim beni bulamazdı. Bulmasını istiyordum. Bu cesur hamlemin ölümüne sebep olabileceğini bildiğim halde bencilce onu istiyordum. Bir gün pişman olabileceğim fikrini yadımdan ayırmadan onu özlüyor, iç çekişlerle bana geleceği anı kolluyordum.
Çalan zil ensemde soğuk rüzgarlar esmesine sebep oldu. Kim bilir kaçıncı denemeden sonra bulabilmişti beni? Kim bilir her zilin ardından ne büyük bir hevesle sesimi duymayı beklemişti. Telefonu açıp onu aradım. Daha ilk çalışta sesini duymuş ve kalbimin onun tınısıyla nasıl sendelediğine bizzat şahit olmuştum.
"Efsun!"
"Benim Güney." Sesindeki duygulu telaşı duyduğumda içimdeki çocukluğun sızladığını hissettim. "Neredeydin Efsun. Aylardır ne haldeyim biliyor musun? Neden? Neden?" Sustum. Ne diyeceğimi ona nasıl bir açıklama yapacağımı bilmiyordum. "Seninle buluşmak istiyorum. Tüm bunları o görüşmede konuşacağız." Yalandı. Onunla konuşacak bir şeyim yoktu. Hasret kaldığı adama sımsıkı sarılmak isteyen deli bir kalbim vardı ve onu zapt etmeye güç yetirmek imkansızdı."Tamam. Tamam Efsun. Nerde buluşacağız söyle! Artık bir dakika bile beklemeye tahammülüm kalmadı." Gözlerim onu göreceğim anın heyecanıyla nemlenirken "Accademia köprüsü!" Dedim bir anda. "Oraya gel."
"Ta-tamam. Geleceğim." Dedikten sonra kısa bir süre duraksadı. "Geleceksin değil mi? Beni kandırmıyorsun."
"Geleceğim." Ben sana ve oğluma kavuşmak için yaşıyorum. Ve gerekirse bu uğurda öleceğim. Cevap vermesini beklemeden hazırlandım. Beyaz sade bir elbise giymiştim. Saçlarıma doğal dalgalar atmış ve pembe pudra tonlarının olduğu hafif bir makyaj yapmıştım. Beni güzel görmesini istiyordum. Yanıma iki maske alıp bulduğum ilk taksiye bindim. Elimdeki kahverengi deriyle kaplı olan çantayı parmaklarımın arasında öğütür gibi sıktım. Su kanallarının varlığıyla cennete dönen o güzel iklimi içimde biriktirdiğim hasret duvarlarını yıkarak dolaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARIN MELODİSİ
Teen FictionEfsun, kendisini istismar eden adamla evlendirilmeye çalışılan kimsesiz bir kızdır. Evlendiği gece hayatını karartan adamı öldürdüğü için hapse düşer. Oradayken oğlu Yiğit'i dünyaya getirir ve teyzesine emanet eder. Teyzesi aylar sonra bebeğin öldüğ...