31. BÖLÜM: YILDIZLARIN MELODİSİ 2 DÖNENCE 🌟YİNE BANA HÜSRAN

3 2 1
                                    

Hande Mehan (Kime veda ediyorsun?)🎶🎶

Hayatın beni kaç kez sınayacağını, daha kaç kez kendi duygularımdan vuracağını bilmiyordum. Darbe yemeye alışmaktan ve zamanla ihanetlere karşı duyarsızlaşmaktan korkuyordum. Birine güvenmek ince bir bıçağın üzerinde yürümek gibiydi. Yolun sonunu göremeden acı çekeceğimi bilirdim ama yine de  o yola girmekten vazgeçmezdim. Aptal bir kızdım. Darbe yemeye o kadar alışıktım ki artık acaba daha beni ne bekliyor diye düşünmeye gerek bile görmüyordum.

Zişan ve Ceyda benim için büyük bir komplo planı uygulanmıştı. Aramızdaki ilişkinin sahte olduğunu, benim bir sabıkalı olduğumu öne sürerek toplum nazarında hem Güney'i hem de beni itibarsızlaştırmaya çalışıyorlardı. Aramızdaki şey sahte değildi. Güney'le birbirimizi seviyor ve bir gelecek planlıyorduk. Benim geçmişte ne yaşadığım hiç kimsenin sorunu değildi ve bunun televizyonculara malzeme edilmesi ahlaki açıdan sağlıklı bulduğun bir durum asla olamazdı. Özellikle de pek çok insanın acısına derman olabileceğimiz o gecede böyle bir planın hayata geçirilmesi canavarcaydı. Sırtımda kocaman bir kambur taşıyordum. O kambur yaşadığım her olayla öğrendiğim her gerçekle biraz daha büyüyor ve bedenimden çok ruhuma ağır geliyordu. Engin Güney'e ihanet etmişti. Onun hayatını mahvetmek istemiş ve arkasından korkunç işler çevirmişti. Bu gerçeği Güney'e söylemek zorundaydım. Daha fazla dost sandığı birinin yalanlarıyla yaşamamalıydı.

Aynanın karşısındaki duruşuna baktım. Her şeye rağmen hem bedensel hem de psikolojik açıdan iyi görünmek zorunda olduğumu biliyordum. Artık saklanmayacaktım. Geçmişimle yüzleşecek ve kendimi olduğum gibi kabul edip sevecektim. Artık yalan yoktu. Sabıkalı olmaktan utanmayacak, ailemin yaşadıklarının yükünü tek başıma omuzlarıma alıp kendimi ezmeyecektim. Güçlü bir Efsun istiyordum. Oğluna dünyanın en güçlü annesi olduğunu gösterebilecek bir Efsun!

Beyaz gömleğin üzerine gri ceketimi geçirip yakalarını düzelttim. Gri pantolonumla oldukça ciddi ve vakarlı duruyordum. Söyleyeceklerimi gölgede bırakmayacak bir makyaj yapıp saçlarımı tepeden hoş bir at kuyruğu yaptım. Bugün hakkımda çıkan haberlere basın açıklaması yapacak ve kendimi ortaya koymaktan çekinmeyecektim. Artık kimse geçmişimi kullanarak beni üzemezdi.

Beni bahçede bekleyen Güney'in
tam karşısına geçtiğimde kalbim söyleyeceklerimin etkisiyle deli gibi çarpıyordu. Bana uyumlu olması için benzer renklerde ciddi bir kıyafet giymişti. Dün gece bu basın açıklamasını planlamak için epey konuşmuştuk. O da benimle aynı duruşu sergiliyordu. Utanılacak hiçbir şey yapmayan onurlu bir insan duruşunu... Yanımda olduğunu biliyordum. Bu bana güç veriyordu!

"Üstesinden geleceğini biliyorum. Bizi yıpratmak, üzmek isteyen herkese gereken cevabı vermekten çekinmeyeceğiz!"

"Çekinmeyeceğiz!" dedim ellerini sımsıkı kavrarken. Araca binip basın açıklaması yapacağım mekana geldik. Etrafımız büyük bir basın ordusuyla çevrilmişti. Güney aracımın kapısını açarken mikrofonları neredeyse ağzımın içine sokacak kadar yaklaşmışlardı. Onlara verecek hiçbir cevabım yoktu. esas cevabı tüm mikrofonların bulunduğu o kürsüde vermeyi planlıyordum. Büyük bir odanın içerisine gelmiştik. Geçtiğimiz dar koridordan sonra ışıkların biraz daha artmış olması içimdeki gerginliği daha da harlamıştı. Karanlık beni gizleyen büyük bir örtü gibiydi. Ve ben bugün yüzümün her bir derisini görebilecek bir insan topluluğunun arasında acılarıma fitne tohumları ekmek isteyen herkesle yüzleşecektim.

Karşımda demir sandalyelerde oturan basın mensupları vardı. Ellerinde kayıt defterleri, kameralar ve mikrofonlarla benden gelecek her bir sözcüğün hevesi içerisindeydiler. Mikrofonların hazır bekletildiği masaya geçmek üzere hareketlendim. Kıvanç sol yanıma Güney ise sağ yanıma oturmuştu. İkisi de suskunlukla benden gelecek açıklamayı beklerken önümdeki sudan küçük bir yudum aldım. Derin bir nefes alıp sözlerime dik duruşumu koruyarak başladım.

YILDIZLARIN MELODİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin