Medya: ediz (yalancı)
29. BÖLÜM: İZÜSTÜ 🌟
Şüphe içimi bir ağ gibi sarıyordu. Kafamda oluşan kurt yuvalarına son duyduklarım ve gördüklerim temel olmuştu. Harun Bey'i bir baba gibi seviyordum. Bana olan destekleri göz ardı edemeyeceğim kadar ortadaydı. Fakat ailesinin davranışları, Zahir Bey'in kuşku uyandıran sözleri, Sare Hanım'ın Doruk'a her yaklaştığımda kapıldığı fark edilir telaş... Her şey beni şüpheye itiyordu. Hayatıma bir anda girmiş olmalarının ve kendileriyle her görüştüğümde bana böcek gibi davranmalarının mantıklı hiçbir açıklaması yoktu. Neydim ben? Kimdim ki bu insanlar bu kadar çekinip korkuyordu ?
Teyzem oğlumla ilgili gerçekleri bana söylememek için onunla ilk karşılaştığım gün deli gibi kaçmıştı. Harzem bile karşımda el pençe divan durmuş o adamların adını vermemek için elinden geleni ardına koymamıştı. Beni o zavallı çocukların belalısına ittiğini düşündükçe beynime balyozlar iniyordu. Elimdeki çizim defterine son rötuşları atıp başımı kaldırdım. Kafam allak bullaktı. En sevdiğim şey kıyafet tasarlamak olduğu halde kafamdaki düşüncelerden yaptığım işe konsantre olamıyordum.
Ayağa kalkıp Güney'in benim için hazırladığı odaya göz gezdirdim. Burada harika kumaşlar, ipler ve terzilik aletleri bulabilirdiniz. Her şeyi benim zevkime göre hazırlamış ve mine atölyemde huzurlu bir şekilde çalışabilmem için plak, müzik çalar, kahve makinası gibi araç gereçleri de ihmal etmemişti. Yakında evleneceğimiz için bu odanın hazırlanmasına karşı çıkmamış ve bana yaptığı bu güzel süprizin tadını çıkarmıştım.
Güneyi seviyordum. Onun yanında olmak yıldızlara dokunmak, ayın güzel parlak yüzeyinde dans etmek gibiydi. Hayatımı bir şarkı gibi yaşıyordum. Notalara sarılıp uyuyor ve sesindeki kadife tınıyla gözlerimi sabaha açıyordum. Acılarımın hayatıma kazandırdığı en güzel şeydi Güney. Böyle özel bir adamın hayalini kurmayı bile kendime haram kılmıştım oysa. Her şey bitti dediğim anda sokağın ardındaki o güneş çaresiz, küçük kızın kalbinde açmıştı. Buz tutan duygularım Güney'in varlığıyla ısınmıştı. Eskiden gülüşlerim yalandı. Onun varlığı sinema perdesinin ardındaki yalan gülüşleri de gerçek kıldı.
Tasarım için gerekli ölçüleri alıp iğneliğin başına geçtim. Küçük bir iğne topuzu alıp hazırladığım ölçülerde elbiseye yerleştirdim. Karşımda farklı vücut tiplerinde ve ölçülerinde pek çok cansız manken vardı. Onların üzerinde çalışmak harika bir duyguydu. Sakar bir kızdım ama ellerimin mahareti sakarlığımı gölgeleyecek cinstendi. Bu maharetli elleri girdiğim hapishanede geliştirmiş, oradaki kursa katılarak terziliği arkadaşlarımdan iyice öğrenmiştim.
Hasibe'nin kurşun dökmek ve fal bakmak dışında da nefis maharetleri vardı. Benim yalnızlığımı görmüş, elimden tutup anne gibi yol yordam, iş güç öğretmişti. Bir şeylerin üstesinden gelmem gerektiğini biliyordu. Gözyaşı döküp karnımdaki bebekle ranzasına sinen, küçücük yaşında büyük acıların altında ezilen o zavallı kız çocuğuna umut vermesi gerektiğinin farkındaydı. Aksi taktirde yaşama amacını kaybeden her insan gibi ölüme koşarak gidebilirdim. O günlerde çizimlerim dostum iğne iplik yoldaşım oldu. Birbirinden nefis tasarımlar yapmak istiyordum.
İtiraf etmem gerekirse hapishane hayatı benim için çok zor olmamıştı. İlk günlerde gardiyanlar bana ters davransa da zamanla çekinmeye ve istediğim her şeyi bana getirmeye hevesli oldular. Beklediğimden daha kısa sürede hapisten çıkabilmiştim. İhtiyacım olan araç ve gereçleri tek bir isteğimle bana getirmekten çekinmiyorlardı. Kadın derneklerinden gelen para yardımlarının ne haddi vardı ne de hesabı. Orada çaresiz kalan pek çok kadın olduğunu bildiğim için bana yapılan bu yardımları onlarla paylaşmaktan çekinmiyordum. Hapishaneden çıktığımda bile bana verilen paraları daha muhtaç insanlara vermekte bir sakınca görmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARIN MELODİSİ
Genç KurguEfsun, kendisini istismar eden adamla evlendirilmeye çalışılan kimsesiz bir kızdır. Evlendiği gece hayatını karartan adamı öldürdüğü için hapse düşer. Oradayken oğlu Yiğit'i dünyaya getirir ve teyzesine emanet eder. Teyzesi aylar sonra bebeğin öldüğ...