Yıllar önce:
Efsun, duş başlığını saçlarında dolaştırıp sıcak suyun tadını çıkardı. Bu gün keyfine diyecek yoktu. Demir, ona karşı ikinci kez hata yapmıştı. Kendisine hiçbir şey yapmadığı halde Efsun'dan intikam almaya kalkmış, onu işlemediği bir suçun sorumluluğuyla baş başa bırakmıştı.Küçük kız aile fertlerine ne kadar dil dökse de üzerine yıkılan suçtan yüzünü ağartmayı başaramamıştı. Gün intikam günüydü. Kafasında Burcu'dan aldığı intikam kadar olmasa da can alıcı bir plan vardı. Demir'e kendisiyle uğraşmaması gerektiğini gösterecekti. Ona daha fazla zarar vermesinin önünde duracak tek şey karlılık vermekti. Ona kimin güçlü olduğunu göstermekten başka bir çaresi yoktu.
Yapacaklarını düşünüp neşeyle şarkı söylemeye başladı."Hav hav hav... Benim küçük köpeğim. Miyav miyav miyav... Nerdeymiş sevimli kedim?"
O avazı çıktığı kadar bağırarak şarkı söylerken babaannesi içerde "Fesupanallah" çekmeye çoktan başlamıştı. "Efsuuuun! Bırak şu kedileri de çık artık banyodan. Evi hayvanat bahçesine çevirdin!"
Küçük kız bu sesi duyar duymaz alt dudağını ısırıp heyecanla gözlerini kocaman açtı. Büyük hanımı kızdırmaya gelmezdi. En iyisi mi biraz daha uslu durmalıydı şimdilik. Köpüklerle oynarken zamanın nasıl geçtiğini anlamamış, banyoda saatlerce kalmıştı. Son kez yüzünü sabunladığında elini duş başlığına atıp kendisini durulamak istedi. Fakat tüm parmakları musluğa var gücüyle asıldığı halde bir damla suyu bile bedenine akıtmayı becerememişti. Musluktan umudu kesince "Babaanneeeee!"diye kulakları çınlatan bir ses çıkardı. "Su gelmiyor!"
"Seni küçük şapşal! Demek pastamı yersin ha! Şimdi o kılıkta çık da seni göreyim." Bu Burcu'nun sesiydi. Demek banyoda kalsın diye kendisini oyuna getirmişti. Sinsice gülümseyip helkeye doldurduğu suyla durulandı.Burcu kendisini akıllı zannederek çok büyük bir hata yapmıştı. Kurulanıp yeniden kıyafetlerini üzerine geçirdi. O havalı havalı saçlarını kuruturken Burcu öfkeden yerinde tepiniyordu. İki kuzen arasındaki bu çekişme kolay kolay geçeceğe benzemiyordu. Burcu' da kıskançlık Efsun'da yaramazlık olduğu sürece bu iki kız kolay kolay anlaşamazdı.
"Gıcık!" Efsun dil çıkarıp onun kıskanç bakışlarına nanik yaparak cevap verdi. Bu soğuk savaş döneminin başladığını haber veriyordu. Babaannesine sarılıp onun kendisine yaptığı bez bebeğe baktı. Biraz oynamaya çalışsa da tek başına oyun oynamak hiç keyifli değildi.
Eskiden babası vardı. Kendisiyle oyun oynamaktan sıkılmaz, hep sevgiyle saçlarını okşardı. Artık onun varlığı Efsun için sadece bir hayaldi. Bazen amcasından kendisini mezarlığa götürmesini istiyor ve orada içindeki hasretin dindirilmesini bekliyordu. Yalnızlık içinde kök salıp filizlendiğimde artık bu gidip gelemezler de yetmez olmuştu.
Babaannesi mahcup bir şekilde dizine yatan minik kıza hüzünle baktı. Gözleri gurbet deryasıydı, fakat yaşlı kadının elinden onun için hiçbir şey gelmezdi. Kendisi de Kerim Bey'in ölümüyle öldürücü bir azaba düşmüş, evlat hasretini iliklerine kadar yaşamıştı. Sonunda gözyaşları dinmiş, ölüm ansızın kapısında bitse de zaman içindeki yarayı derin bir iz bırakarak küllendirmişti. Ah ah çeken dili sadece Efsun'u tatlı sözler söylediğinde biraz olsun duruluyor, gözleri aklıma düşen acıyla sulanıp nemleniyordu. Keşke başka türlü olabilseydi her şey. Ama olmuyordu!
"Hadi kızım! Dışarı çıkıp biraz arkadaşlarınla oyun oyna. Evde sıkılıyorsun, iyi gelir." Efsun başını dizinden kaldırıp omuzlarını küskünce silkeledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARIN MELODİSİ
Teen FictionEfsun, kendisini istismar eden adamla evlendirilmeye çalışılan kimsesiz bir kızdır. Evlendiği gece hayatını karartan adamı öldürdüğü için hapse düşer. Oradayken oğlu Yiğit'i dünyaya getirir ve teyzesine emanet eder. Teyzesi aylar sonra bebeğin öldüğ...