17. BÖLÜM: AŞK-I VİRAN💫

10 1 0
                                    

Medya: Emre Fel (Elveda)

Merhaba arkadaşlar. Biraz ara verdikten sonra yeniden karşınızdayım. Defne'ye menenjit aşısı vurdurduğumuzdan bir süre aktif olamadım. Bölümler uzun olunca ister istemez paylaşımları etkiliyor. Daha pek çok hikayede buluşacağız.  Bu kurguyu bitirmeden yenisini muhtemelen paylaşmam. Ama yine şaşırtmaya devam edeceğimden bir şüpheniz olmasın. Şarkıyı ben çok sevdim. Bölüme yakıştı bence. Dinlerseniz eminim sizler de seversiniz. Ben Emre Fel'den bir Cem Karaca vibesi alıyorum. Sonraki bölümlerde de bize eşlik edecek gibi duruyor. Duyurular için beni takip etmeyi unutmayınız.

İnstagram: seyma_yldz_koc☺️

Hayat bizleri her zaman olduğu gibi en yaralı yerimizden vuruyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayat bizleri her zaman olduğu gibi en yaralı yerimizden vuruyordu. Güney beni üzmüştü. Hayır üzme kelimesi hafif kalırdı. Beni yaralamış ve hiç acımadan açtığı yaraların üzerinde tepinmişti. Bilip bilmeden bana öyle bir yakıştırmada bulunmuştu ki bütün mazim gözlerimin önüne perde perde düşmüş, geçmişteki kötü hatıralarım çivili bir tahta gibi beynim tam ortasına yerleşip kanatmıştı. Bu yakıştırmalar bitmeyecekti. Beni bu sözlerin muhatabı yaparken bir daha yüz yüze bakmak zorunda kalacağımızı nasıl düşünmezdi?

Titriyordum. Günler sonra ilk kez karşılaşıyorduk. Hiç bir şey olmamış gibi karşısında durmak beni mahvedecekti. Ben merdivenlerin başında salona inmek için Harun Bey'in kolunun hareket etmesini ve beni sürüklemesini bekliyordum. Bendeki değişimi fark etmişti. Hareket edemediğimi, Güney'i gördüğüm an kitlendiğimi anlamıştı. "İyi misiniz küçük hanım?"

"İyiyim!"dediğimde sesimin titrek ruhsuz tınısı beni yalancı çıkarmak için fırsat kolluyordu. Dudaklarımın kurumasına, bacaklarımın titremesine engel olamıyordum. Hiç değilse ona uzak bir yere geçeceğimizi ümit ediyordum. Onun durumu da benden farklı değildi. Yanındaki kadının ilgisine duyarsız sadece beni izliyordu. Burada olacağımdan haberi yoktu muhtemelen. Olsa eminim bu kadar şaşırmaz ve donuk donuk bakmazdı. Kadın koluna dokunup onu benim gözlerimden kurtarmaya çalışırken Harun Bey'in eli bileğime dokundu. Rahatsız olmamam için bunu temkinliği bir edayla yapmıştı.

"Yüzünüz bembeyaz oldu. İyi olduğunuzdan emin misiniz?" Başımı sallayıp gülümsemeye çalıştım. Şu saatten sonra arkama bakmadan çıkıp gidemezdim. Hem Harun Bey zor duruma düşerdi hem de ben bir korkak gibi kaçıp saklanmayı gururuma yediremezdim. Kalıp bu gecenin normal seyirde devam etmesini sağlayacaktım. Kırmızı halının üzerinde yavaş adımlarla salona doğru yürüdüm.

     Defile başlamak üzereydi. Tek duam defile biter bitmez çekip gidecek olmamdı. Melis'e göz ucuyla baktığımda çoktan kırmızı dudaklarını kemirmeye başlamıştı. En az benim kadar endişeliydi. Ortamda loş bir ambiyans vardı. Kokteyl masalarına gümüş rengi bir kumaş giydirilmiş, etrafını saran gri tül fiyonklu şeklinde bağlanmıştı. Spot ışıkları her yerdeydi. Büyük saksılar tabana değen uzun bitkilere ev sahipliği yapıyordu. Şık giyimli güzel kadınlar,  smokinli her yaştan erkeklerle  masaların yanında sohbet edip kahkahalarla eğleniyordu. Bir garson yanınızdan geçti. Elinde farklı boyutlarda bardaklar, bardakların içinde farklı renklerde içecekler ve kanepeler bulunuyordu.

YILDIZLARIN MELODİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin