4. BÖLÜM: DİKKAT SAKAR VAR!Yıllar önce
Hayatta anlamsız gibi görünen pek çok gizem vardı. Bazen ne kadar uğraşırsak uğraşalım bir şeyleri anlamlandırmakta zorlanırdık. Yaşam iç içe olan duygular sarmalı gibiydi. Nefret, sevgi, mutluluk, aşk hepsi gökkuşağı gibi aynı hengamenin bir yansımasıydı ve ancak bir arada olduklarında bir bütün oluşturabiliyorlardı.
Efsun, istemeye istemeye kaldığı bu evde uyum içinde yaşamaya çalışıyordu. Küçücük yaşına rağmen ekmek almaya gidiyor, Oğuz'un sırtına masaj yapıyor ve bulaşıkları Leman yengesi için yıkıyordu. O evde sevilmediğinden neredeyse emindi. Çoğu zaman kuzeninin ve amcasının öldürücü bakışlarının hedefi olmaktan kurtulamıyordu.
Bir insanın kendisini mutlu kılabilmesi için bir yerlere ait olması şarttı. Yaşadığı ev, yediği yemekler, var olduğu kültür ve birlikte yaşadığı insanlar bu aidiyet duygusunun oluşmasında oldukça önemli bir yere sahipti. Aidiyet duygusu oluşmadığında kişi kendisini o ortamda mutlu hissetmezdi ve bitmek bilmez streslerin eşiğinden kurtulamazdı. Başını huzurla yastığa koyamayan bir insan, bir fazlalık olduğunu düşündüğünden yediği her lokmada haram bir tat alır ve burukça yaşar giderdi. Tabi buna yaşamak denirse.
Efsun da aynı çaresizliği yaşıyordu ömründe. İnsanı belini en çok büken dostlardan gelmeyen şefkat düşmandan gelen merhametti. İnsanları hayatımıza alırken bazen sadece yalnızlığımıza derman olmasını diler onların doğruluğunu sorgulamazdık. Yalnızlık acı veren bir duyguydu. Dile getiremediğiniz her şey içimizde tarifi imkânsız yangılar oluştururdu ve biz okyanusta bir damla gibi gördüğümüz birilerini sığınıp mutlu olmaya çalışırdık. En büyük hatanın bu olabileceğini kimi zaman düşünemezdik.
Küçük kız yaşadığı kötü olaylardan sonra yalnızlığımı paylaşacak arkadaşlar edinmek istiyor ama bir türlü derdinden anlayacak ve onunla dost olacak kişileri bulamıyordu. Kendisini bu ortama ait hissedebilmesi için bu gerekliydi.
Pencereden sokağa büyük bir ilgiyle baktı. Çocuklar saklambaç, yakar top gibi farklı oyunlar oynuyor neşe içinde cıvıldaşıyordu. At kuyruğu yaptığı saçlarını sol omzunun üzerinde topladı. Başını masum yüzünü gizler gibi pencerenin tahta çerçevesine yasladı. Gözleri mavi harelerine kazıdığı hüzünle o küçük çocukların üzerinde dolaştı.
Orada babasını görüyordu. Kendi yaşadığı semtte de arkadaşları vardı ve her gün bu saatlerde babasının yolunu gözler sırf zaman geçsin diye arkadaşlarıyla bir süre oyun oynardı. Seviliyordu orada. Buradaki gibi acem kalmamıştı çocukların yanında. Sevimli bir çocuktu Efsun. Onu sevmemek için insanın yüreğinin cadı kazanı gibi hasetle fokur fokur kaynaması gerekirdi. O tatlı, kadife sese, o okyanussu mavi gözlere başka türlü cephe açılmaz, merhametle savaşa girilmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZLARIN MELODİSİ
Teen FictionEfsun, kendisini istismar eden adamla evlendirilmeye çalışılan kimsesiz bir kızdır. Evlendiği gece hayatını karartan adamı öldürdüğü için hapse düşer. Oradayken oğlu Yiğit'i dünyaya getirir ve teyzesine emanet eder. Teyzesi aylar sonra bebeğin öldüğ...