Bölüm 13

1K 40 48
                                    

"Telefonuna neden ulaşamıyorum?"

Onu takip ederken sorusu irkilmeme neden olmuştu.

"Efendim?"

"Dün gece." Banyonun önüne gelmiştik. Yüzünü bana dönüp devam etti. "Beni aramışsın."

"Evet, yanlışlıkla aradım."

"Sonrasında da numaramı engelledin. Doğru mu anlamışım?"

"Evet." Cevap vermesine izin vermeden onu aşıp banyoya girdim ve kapıyı kilitledim. Yine aynı elektriği hissetmiştim ve ona kapılmak istemiyordum.

Eğilip yüzüme su çarptım. Hala kapının önünde olduğunu hissedebiliyordum. Gitmesini bekledim.

Sonrasında ayak seslerini duydum. Uzaklaşıyordu. Güzel. Aklıma Serra'nın söyledikleri geldi. Bir adamı iyi tanımak için evini kurcalamak gerekirdi. Kesinlikle banyodan başlayacaktım. Hızla lavabonun altındaki çekmecelerine yöneldim. Temizlik malzemeleri, tuvalet kağıtları. Oldukça düzenli ve temizdi. Yalnız yaşayan bir adam için fazla temizdi hatta. Ayna dolabını açtığımda da manzara aynıydı. Pamuklar, kulak çubukları, diş ipi gibi şeyler buldum. Tamam dedim kendi kendime, misafir bekliyordu. Tabi ki ortalığı temiz bırakacaktı.

Ayaklarımı sürüyerek yemek masasına döndüm. Mark ve Deniz sohbete dalmışlardı. Serra ise şarabını kafaya dikmekle meşguldü.

"Söylediklerimi düşün. Saçma olmadığının farkına varacaksın. Evrim teorisi ve din kesinlikle bir noktada aynı kapıya çıkıyor."

Gülümsedim. Mark yine aynı hikayeyi birilerine satıyordu. Serra da bunun farkına varmış olacak ki ilgilenmiyordu.

"Bu hikayeden hiç sıkılmıyorsun değil mi Mark?" Sohbete katıldığımda Deniz'in gözleri üzerime yerleşti.

"Hayır tatlım. Dur şimdi baştan alacağım. Bu masada evrim teorisini reddeden yoktur herhalde değil mi? Deniz?"

"Şimdilik hayır diyeceğim lütfen devam et."
Gözleri hala üzerimdeyken gülümsedi ve dişlerine bakmama neden oldu. Güzel bir gülümsemesi vardı. Gülümsemesine baktığımda, içinde kaba ve otoriter bir adam olduğunu anlamak zordu.

"Tamam, hepimiz maymundan geldik diyelim şimdilik. Milattan öncesine gidelim, tanrı inancına göre yeryüzünde Adem ve Havva var. Bir de oğulları Habil ve Kabil. Hangisi hangisini öldürüyordu hatırlamıyorum ama konumuz bu değil."

"Giderek ilginçleşiyorsun Mark."

"Hayır, lütfen dinle beni. Kabil ya da Habil, büyüyor ve vücudunda kullanması gereken bir şey olduğunu fark ediyor. Çevrede yalnızca annesi Havva var. Bu tabi ki uygun bir seçenek değil. Din ensesti yasaklar."

Mark bir yudum şarap alıp devam etti.

"Diğer seçenek ise kardeşi, Habil diyelim."

"İğrençsin." Deniz elindeki çatala tabağına bırakıp yüzünü buruşturmuştu. Bu homofobi sinirimi bozmuştu.

"Ve yine hangisi bilmeyerek, Kabil ya da Habil diyelim. Bir gün geziye çıkıyor ve çevredeki maymunlarla karşılaşıyor. Bingo."

Denizin kaşları yay gibi açılıp, yüzüne bir şaşkınlık ifadesi yerleşmişti.

"Ne yani? Maymunla mı birlikte oluyor?"

"Evet. Din ve evrim bu noktada birleşiyor. Havva'nın başka çocuğu olmadığını biliyoruz. Olsa dahi yine ensest. En mantıklı açıklama bu."

Kimse yorum yapmadı. Ben hala Deniz'in homofobikliği hakkında düşünüyor, yemeğimle oynuyordum.

"Tavuk çok lezzetli olmuş Deniz, ellerine sağlık."

Güneş BatıncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin