Bölüm 30

412 22 1
                                    

"Beraber uyumuyorduk. İsteklerime saygı duyuyordu. Garip bir evliliğimiz vardı."

"Ona anlatmayı düşünmedin mi hiç?"

"Hayır." Omuzlarını silkti. "Seninle tanışana kadar geçmişimi bir sorun olarak görmüyordum ki. Evet bazı davranışlarımı etkiliyordu ama her şey yerli yerindeydi ve ben de mutsuz değildim. Hatta rahat ve basit bir hayatım olduğunu düşünüyordum."

"Aman tanrım." Yüzümü buruşturdum.

Deniz makyaj temizleme mendilini çöpe attı. Sonra bir havlu alıp yerde oluşturduğu su birikintisinin üzerine attı ve ayakkabılarını çıkardı. Islak giysilerini çıkarmaya başladığında zevkten dörtköşe olmuştum.

Mest olmuş bir halde onu seyrederken konuştum.

"Seni hala sevdiği için kendini suçlu hissediyorsun."

"Hissediyorum evet. Biz boşanır boşanmaz bir evlilik yaptı. Kocasını tanırdım. İyi adamdı ve Eylül'e deli oluyordu. Ama onun kendisi için benzer hisler taşımadığını fark edince işler bozuldu."

Gömleğini çıkarırken bana baktı. Konuşmaya başladım.

"Eylül bana sizin neredeyse her gün konuştuğunuzu söyledi."

Pantolonunu indirdi ve kaşlarını çatarak baktı bana.

"O kadar değil. Çoğu zaman müsait olmuyorum. Ne kadar meşgul olduğumu sen biliyorsun."

Bakışları o ateşli ifadeye büründü. Benimle meşgul olduğu zamanları düşündüğünü anlamıştım.

"Bu manyakça ama Deniz. Seni her gün araması yani. Buna taciz denir." Çok fena kafamı kurcalıyordu bu.

"Nereye varmaya çalışıyorsun?" diye sordu hoşnutluk içeren sıcak bir ses tonuyla.

"Anlamıyor musun? Sen kadınların kendilerini kaybetmelerine neden oluyorsun, çünkü senden daha iyisi yok. Sen büyük ikramiyesin."

"Benim istediğim kadın hariç." diye yapıştırdı kuru bir sesle. "O benden kaçıp duruyor."

Önümde çırılçıplak dururken utanmazca seyrettim onu, tadını çıkararak.

"Bir tek şuna yanıt ver benim için, Deniz. Benden daha mükemmelini seçebilecekken, neden beni istiyorsun? Neden kovalamaya devam ediyorsun? Kaçmayı bırakırsam sıkılıp gidecek misin?"

Konuşmasına izin vermeden devam ettim.

"İltifat ya da güvence peşinde değilim. Dürüst bir soru soruyorum sana."

Beni yakalayıp yatak odama götürdü.

"Nil, eğer ilişkimizi gelip geçici olarak görmekten vazgeçmezsen seni dizime yatıracağım ve sen bundan hoşlanmaya başlayana dek pataklayacağım seni."

Beni bir sandalyeye oturttu. Ve çekmecelerimi kurcalamaya başladı. Çamaşır, yoga pantolonu ve bir de tişört çıkarmasını izledim.

Ayağa kalkıp giyinmeye başladım. "Dinle..."

Kendi eşofmanlarından bol bir takım uzattım ona.

"Evet?"

"İşin aslını öğrendiğim için şu an kendimi çok daha iyi hissediyorum ama Eylül yine de sorun olacak benim için."

Tişörtüm elimde duraksadım bir an.

"Yeşermesine fırsat vermeden hemen öldürmelisin onun umutlarını. Suçluluk duygusunu bir tarafa bırak ve yol ver gitsin."

Çorap giymek için yatağın kenarına oturdu. Eski adidas takımım ona çok dar olmuştu.

"O benim arkadaşım ve zor bir dönemden geçiyor. Ona şu anda sırt çevirmek zalimce olur."

"İyi düşün, Deniz. Benim de geçmişimde eski sevgililer var. Şu anda yapacakların bana da onlara nasıl davranacağım konusunda örnek olacak. Seni kendime örnek alıyorum, haberin olsun."

Kaşlarını çatarak ayağa kalktı. "Beni tehdit ediyorsun."

"Ben bunu baskı olarak görmeyi tercih ederim. İlişkiler iki yönlü yürür. Eylül'ün tek arkadaşı sen değilsin. Kriz zamanında yaslanacak daha münasip bir omuz bulabilir kendine."

İhtiyacımız olan şeyleri alıp salona geçtik. Yine düşünecek çok şey vardı kafamda. Tabletimi ona verdim ve temizlemek için banyoya geri döndüm.

Banyo dolabımı açıp kontrol ettiğimde sigara tabletimi buldum hemen. Klozete oturup kendime minik bir sigara sarmaya başladım. Düşüncelerimi Eylül'den uzaklaştırmaya ihtiyacım vardı.

Sigaramı içip yarım saat kadar oyalandım banyoda. Tüm fayansları silmiştim. Çöpleri de boşaltıp elimde poşetle salona doğru yürümeye başladım.

Koridora ayak bastığım an duydum Deniz'in sesini. Alçak ama sert ses tonundan anladım öfkeli olduğunu. Hafif bir ürperti dolandı içimde.

Onu salonda koltuğun üzerinde buldum. Kulağında bir bluetooth kulaklıkla, sırtı kapıya dönük bir şekilde tabletimde çizim yapıyordu.

Kapının pervasıza yaslanıp seyrettim onu. Benim manzaramın onunkinden daha heyecan verici olduğundan emindim. Olduğu yerde hafifçe dönerek bakışlarını bana yöneltti.

Birbirimize bakarken, ne kaş çatışı azalmıştı ne de telefonun diğer ucundaki zavallıyla konuşmayı kesmişti. Ama gözlerindeki soğuk asabiyet, yakıcı bir ateşe bırakmıştı yerini.

Bana baktığında böyle değişivermesine alışmış olmalıydım aslında ama hala her seferinde sarsıyordu bu beni. O bakışla, beni nasıl şiddetle, somuna kadar becermek istediğini anlatıyordu. Amansız gücünü bir anlık da olsa bana gösteriyordu.

"Cumartesi görüşürüz o halde." diye bitirip kulaklığını çıkardı ve masanın üzerine fırlattı.

"Gel buraya, Nil."

Adımı söyleyiş şekli içime yeni bir ürpertinin dolmasına neden oldu. Tıpkı onun altında olduğum anlarda olduğu gibi söylemişti bunu.

"Buna zaman yok."

Hızla mutfağa yöneldim, kahve yapmak için. Belli belirsiz bir şeyler mırıldanarak peşime takıldı. Uzun adımlarıyla kolayca yetişti bana. Kendimi, bir doksanlık sert ve yakıcı bir erkek tarafından koridorun duvarına mıhlanmış halde buluverdim bir anda.

"Kaçtığın zaman ne olduğunu biliyorsun, bebeğim"

Bana gülümseyerek baktı.

"Seni yakalıyorum."


Merhabalar yine ben 💕 9k olmuşuz. Okuyan ve oylayan herkese çok teşekkür ederim. Deniz'in görüntüsünü bırakıyorum yeniden sizlere. Görüşmek üzere, hoşça kalın.


 Görüşmek üzere, hoşça kalın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Güneş BatıncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin