"Nil. Dürüst olalım. Kontrolün bende olması hoşuna gidiyor. Oradan oraya savrulmayı seviyorsun. Bunda kötü bir şey yok." Kesinlikle vardı ve ben sıkıntılı biriydim.
"İtaatkar değilim ben."
"Benimleyken öylesin."
"Hayır."
"Dönüp bakarsan başından beri bana karşı teslimiyet içinde olduğunu göreceksin."
Tanrım... haklıydı. Ben ne ara bu kadar pervasız biri olmuştum.
"Beni eve bıraksan olur mu?"
"Nil, hayır. Bunu beni kendinden uzaklaştırman için söylemedim."
Arabanın içinde huzursuzca hareket ediyordum. Söylediklerinde haklı olması içimde bir şeyleri bozmuştu.
"Hayır ondan değil, çalışmam gerek. Tanıştığımızdan beri her şeyi boşladım." Yalan söylüyordum, rahatsız hissetmiştim.
"Emin misin? Bak bana." Kafamı kaldırıp ona en sahte gülümsememle cevap verdim.
"Pekala. İşlerin bittiğinde ararsın beni."
Yolun geri kalanında benim seçtiğim şarkıları dinledik. Eve kadar benimle yürüdü ve hoşça kal öpücüğü verip uzaklaştı.
İlk iş olarak Serra'yı aradım ve eve davet ettim. O gelene dek manik bir şekilde temizlik yapmaya başladım. Düşüncelerimle savaşıyordum. Deniz dışında kimseye bu kadar izin vermemiştim. Haklıydı. Aklı olamayan bir kadın gibi davranıyordum.
Serra'nın sesiyle süpürgeyi durdurdum. Kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açıp Serra'yı içeri davet ettim. Elinde bir şişe şarapla gelmişti bu kez.
"Anlat bakalım ne oldu?"
"Seviştik."
Bir kahkaha patlattı önce. Sonra kalkıp bize birer kadeh şarap doldurdu. Yanıma oturduğunda gözleri bir ciddiyete büründü.
"Ben galiba kötü bir arkadaş oldum, Nil."
"Ne? Neden böyle düşündün?"
"Deniz konusunda. Tanımadığımız adamın teki. Sen uzaklaşmaya çalışırken ben devam etmeni, peşinden koşmanı istedim."
"Hayır."
"Bölme beni de dinle. Heyecan hissetmen, bir şeyler hissetmen hoşuma gitti. Sıkıcı hayatına bir eğlence girdi diye düşündüm... Sıkıcı derken ne demek istediğimi biliyorsun. Fazla yalnızsın."
"Biliyorum, devam et."
"Ama seni batmış halde görmek, evden çıkaramamak beni mahvetti. Bok gibi hissettim. İncinmene engel olamadığım, engel olmaya bile çalışmadığım için." Gözleri dolmuştu.
"Hayır, saçmalama. Ben inatçının tekiyim. Sen uzak dur deseydin daha çekici gelirdi muhtemelen."
"Tipik toprak burcu."
Bu sefer ben gülmeye başlamıştım. Astroloji hiçbir zaman ilgi alanım olmamıştı. Ama Serra burçlardan bahsetmeye bayılırdı.
"Affet beni olur mu? Daha dikkatli olacağım. Sen mantığını devre dışı bıraktığında sana akıllıca tavsiyeler vereceğim."
"Unut bunu, hata falan yapmadın. Ayrıca unutma ben bir yazarım. Yalnız olmaktan memnunum. Deniz'i de bazen hayatıma giren bir karakter olarak görüyorum. Hatta ben yazmışım gibi düşünüyorum."
"Ertan'la ne zamandır görüşmüyorsun? Sanki tırlattın biraz?" Sırıtıyordu.
"Çok komik."
"İyisin değil mi? Gerçekten aklım sende kalıyor."
"Ben iyiyim güzelim. Evet onsuz geçen günler korkunçtu, ama onunlayken de kamikaze gibiydi. Ne istediğim hakkında hiçbir fikrim yok, akışına bırakacağım o yüzden."
"En iyisi."
Akşam olana dek sohbet ettik. Sonra Serra kalktı. Yarın uğrayacağını söyleyip evine gitti.
Ben de biraz çalıştım. Elime geçen hikayeleri derledim. Ve tabi kalan şarabın da dibini gördüm.
Banyoya gidip kendime bir sigara aldığımda saat gece yarısına geliyordu. Klozetin üzerine oturdum. Deniz'i aramayı düşündüm. Ama bu saatte rahatsız etmek istemedim. Mesaj çektim.
'İşlerim yeni bitti, üzgünüm. İyi geceler.'
Telefonum gelen sms ile titredi.
'Nasılsın?'
Şaşırmıştım. Cevap vereceğini düşünmeyerek yazmıştım.
'İyiyim, yoruldum biraz. Yatacağım birazdan. Sen nasılsın?'
Mesajı gönderdikten sonra bir duman çektim içime ve suyu açtım. Küveti doldurup biraz keyif yapmayı planlıyordum. Telefon tekrar titredi.
'Seni özledim'
Ben onu özlemiş miydim? Emin değildim. Son konuştuklarımız canımı sıkmıştı fazlasıyla. Bir de kişilik bölünmesi durumu vardı. Acaba gerçekten çoklu kişilik bozukluğu yaşıyor olabilir miydi? Öyleyse onunla yaşayabilir miydim? Kahretsin. Keşke kendisi de dış görünüşü kadar kusursuz olsaydı. Gerçi beni kendine çeken de bu kamikaze olayıydı.
'O zaman gel de gör beni.'
Emin olmamakla beraber gönder tuşuna bastım. Onu özlemiş değildim ancak benim için çıldırıyor oluşu hoşuma gidiyordu. Belki de bir oyun gibi görüyordum. Üzül, sinirlen, gevşe ve tekrar tekrar bunları yap.
Hayır dedim kendime. En azından iç sesinle konuşurken bunu yapma. Gerçeklerden kaçmayı huy edinmiştim resmen.
Telefona tekrar baktım. Deniz'den ses yoktu. Soyunup kendimi sıcak ve köpüklü suya bıraktım.
'Candy necklace' isimli şarkıyı açıp sigaramı tüttürmeye devam ettim. Lana'nın son albümü kesinlikle çok başarılıydı. Kulaklarım mutluluk içerisindeydi.
Tenimin altında durmak bilmeyen bir istek ve hiç sıfırlanmayan bir uyarılma durumu içerisindeydim. Halbuki gün içinde orgazm olmuştum. Böyle hissetmem mümkün değildi. Deniz ile bütünleşmek benim için duygusal bir ihtiyaca dönüşüyordu.
Mesaj sesiyle telefonum tekrar titredi.
'Bu gece olmaz'
Sinirlenip telefonu banyoya fırlattım. İstediklerimi alamadığımda bir çocuğa dönüşüyordum.
Sudan çıktım, elimde ekranı çatlamış telefonumla yatağa gittim ve telefonu komodinin üzerine bıraktım. İyi bir uyku çekmek istiyordum. Hoparlörü kapatmamıştım ve Radiohead'den Creep çalmaya başlamıştı. Depresif bir durum için güzel bir şarkı çıkmıştı şansıma.
İç çekerek,havluyu fırlattım. Hala ıslakken yatağa girdim. Muhtemelen hasta olacaktım ama umrumda değildi. Uzun süre sağa sola döndükten sonra nihayet uykuya dalabildim.
Merhaba💕 Hikayem 5k görüntülenmiş. Okuyan ve destekleyen herkese çok teşekkür ederim. Şimdiye kadar vote konusunda bir beklentim olmamıştı. Kimseyi de buna zorlamak istemem ama gelmişken bir de kendinizi belli ederseniz çok mutlu olurum.