Jin gözlerini hafifçe aralayıp büyük, geniş yatağında uzunca gerinerek açık olan pencereden esen rüzgarla dalgalanan perdeye baktı. Yaz gelmişti. Güneş parlıyor, sabahın erken saatleri olduğu için kuşlar cıvıl cıvıl ötüyordu. Jin de bu güzel sabahın tadını çıkarmak için yatağından doğruldu. Yavaşça ayaklarını sarkıttı.
Tüylü terliklerini ayağına geçirip yatağın ucunda duran saten sabahlığını giydi. Banyosuna geçmeden, bir süre camdan dışarıyı izledi. Bugün çok yoğun geçecekti. Şimdiki sessizliğin, huzurun tadını çıkarmak istedi ama ne mümkün? Kapısının birden açılıp koşarak, adeta fırtına gibi yatağına atlayan küçük alfa kardeşi Jimin'e ardına kadar açılmış gözleriyle şok olmuş halde bakmıştı.
"Hey hey hey yavaş, yaramaz kurt! Bir yerini inceteceksin!" diye söylendi Jin. Yatakta kendisini arayan kardeşi Jimin, huyungunun yatakta olmadığını anladığında heyecanla yanına geldi.
"Ben senin gibi narin bir OMEGA değilim, güçlü bir alfayım." dedi böbürlenerek. Tek vasfı buydu, elbette dile getirirdi.
Jin gülerek "ne demezsin, cüce alfa." Dedi ve küçük kardeşinin saçlarını şöyle bir karıştırdı.
"Ben kısa değilim! Sen çok uzunsun bi kere!" Dedi sinirle. Kardeşinin bu haline kahkahalarla güldü Jin. boyu konusunda çok hasastı ve Jin her fırsatta bu konuda onunla uğraşmayı eksik etmiyordu. "Neyse hadi kahvaltıya inelim, çok acıktım." diye söylenerek yataktan kalktı Jimin.
Jin de sanki "sen ne zaman doydun ki?" Dercesine göz devirdi kardeşine. Alfalar hep böyle miydi acaba? Ya kocası da bunun gibi bir obur olursa? Onu nasıl doyuracaktı? Bu minik alfa bile doymuyordu. "Sen git, ben giyinip geliyorum."
"Tamam ama geç kalma, sürekli sofrada seni beklemek zorunda kalıyoruz." Dedi ve hyungunun öfkeli söylenmelerine maruz kalmamak için odadan koşarak çıktı.
"Tazmanya canavarı gibi iki dakikada odanın altını üstüne getirdi!" diye arkasından söylendi Jin
Dolabına ilerledi, rahat bir eşofman takımı giyip kahvaltıya indi.
Annesi, babası, kardeşi neşeyle kahvaltı ediyordu. Jin "günaydııın" diyerek kardeşinin yanına, kendi için ne zaman belirlendiğini bilmediği ama caymayı da aklının ucundan geçirmediği yerine oturdu.Tabağına pankeklerden bolca aldı. Üzerine çikolata sos ve masada bulunan meyve salatasından bolca koyarak iştahla ilk çatalını almıştı ki annesi "baloya kadar biraz dikkat mi etsen acaba, bir tanem?" diyerek uyarıcı bir sesle seslendi oğluna.
Jin, "haklısın anneciğim ama biliyorsun, ne kadar yesem de öyle kolay kolay kilo almam ben. Merak etme, baloda beyaz takımımla tüm alfaların gözü bende olacak!" dedi heyecanla.
Babası bu sözlere biraz bozulsada bir şey demedi. Sonuçta bu balonun amacı buydu. Sosyeteye taktim balosu her yıl cemiyet hayatının genç alfa ve omegalarını bir araya getiren bir partiydi. Sosyeteye taktim edildikten sonra baloda tanışan alfa ve omegaların çoğu evlenirdi ama yine de oğlunun evlenmeye bu kadar meraklı olması babasını üzüyordu. Yanından hiç ayrılmasını istemiyordu. Bu düşüncelerle "afiyet olsun ben şirkete geçiyorum" diyerek kalktı ve evden çok bir şey demeden çıktı. Eşi de yalnız kalması gerektiğini düşünerek ses etmemişti.
"Jin, kahvaltını hemen bitir. Bugün çok yoğun olacak. Önce terziye, sonra güzellik merkezine geçeceğiz. Sonra da diksiyon hocanla balonda yapacağın konuşmanının provası var..." Annesinin ardı ardına sıraladığı sözlere karşı ağzı tıka basa dolu göz devirdi Jin. Yutkunduktan sonra ise asıl yapmak istediği iç geçirmeyi nihayet yapabilmişti.
"Bunlara hiç gerek yok. Bence takımım hazır, konuşmam da hazır. Zaten cildim şahane, biliyorsun benim lakabım "worldwide Handsome""
Annesi başını onaylarcasına sallarken "evet haklısın. Gerçekten de Kore değil, bence dünyadaki en yakışıklı amega sensin ama bunların hepsi bu gün yapılacak. Hadi şimdi hazırlan, bekliyorum." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY HUSBAND // NAMJİN
Fiksi PenggemarJin kendisine aşık bir eş mutlu bir yuva hayalini kuran güzel bir omega Namjoon ise aşka inanmayan bir delta omega deltayı aşka inandırabilecek mi?