Edgar fazlasıyla heyecanlıydı. Zaman o kadar hızlı geçmişti ki anlayamamıştı bile. Şu andaki hedefi dünyanın olmasa bile brawlywood'dun en iyi polislerinden biri olmaktı.
Ve diplomalar dağıtılırken sıra Edgardaydı. İsmi okunduğu anda kalbinin yerinden fırlayacak Kadar hızlı attı.
Aina: hadi oğlum! Senin sıran geldi. Çık göster kendini canım benim!
Hecktor oğlunun omuzundan tuttu. Gözlerindeki gurur ışığı her şekilde fark edilebiliyordu. Edgar'ın gözlerinin içine mutlulukla baktı. Sonra sırtını sıvazladı.
Hecktor: hadi aslanım. Bugün sancılı geçirdigin o 4 senenin karşılığını alacaksın. Göster kendini!
Edgar babasından işittiği sözlerle gözlerinin dolduğunu hissetti. Heyecanla babasına sarıldı ve koşarak kürsüye çıktı.
Geçirdiği süreç hakkında kısa bir konuşma yapıp duygularını ve düşüncelerini minik, güzel cümlelerle anlattıktan sonra teşekkür edip kürsüden alkışlarla ayrıldı.
İndiği gibi ailesi yanına geldi. Önce annesi sarıldı ve onu alnından öptü. Mutluluktan ıslanmış gözlerle oğluna baktı aina.
Aina: Başarabileceğini her zaman biliyordum minik Kurtum!
Annesinden sonra babası Edgar'ı kendine çekti. Sıkı sıkı sarıldı oğluna, gerçekten çok mutluydu. Edgar'ın başarısını kendi başarısı olarak görüyordu. Hâlâ sarılırken konuştu.
Hecktor: seninle gurur duyuyorum...
Bu cümle edgar'ın kulağına gider gitmez duygulandı. Babasının gururu olmak ona abartı derecede mutluluk vermişti.
Hecktor sonrasında edgardan biraz uzaklaşıp yüzüne baktı. Daha diyecekleri bitmemişti.
Hecktor: Herşeye rağmen bu hedefe sapmadan gittiğin için... Her zorluğa rağmen hep dürüst ve hedefini bilen, akıllı ve efendi biri olduğun için.
Bunlar edgar'ın her ne kadar hoşuna da gitse geçmişi ve ailesinin bilmedikleri yüzünden kendinden utandı ve bu kelimeleri kendine layık görmedi.
***
Birkaç hafta evde istirahat etti Edgar. Sonrasında hemen polisliğe atandığı için görevine başlayacaktı. Atandığı yer lobi'deydi. bunu kendisi istemişti. 4 yılda oraya epey bağlanmıştı. Arkadaş çevresi genişlemişti. Hem diğer 3 arkadaşıyla da aynı yerde görev yapacaklardı.
Edgar bu haftaları daha çok Showdown'da ki aile ve arkadaşlarıyla geçirdi. Onlara her zaman için çok değer veriyordu. Ama eski arkadaşlarının bir çoğu Showdown'dan taşınmıştı. Hepsi kendi işinde gücünde,dersinde insanlar olmuştu. Arada 1-2 arkadaşı hiçbir yere varamamış hâlâ baba parası yiyordu.
Crow: of Edgar gerçekten gidecek misin şu siktigimin işine? Dostum gençliğini mahvedeceksin.
Edgar: Gençliğimi falan mahvetmicem. Ben bu işi her zaman istedim crow.
Leon: pıh... Keşke senin gibi sevdiğimiz birsey olsaydı. Bu hallerde olmazdık.
Edgar: biraz götünüzü kaldırıp çalışsaydınız şu anda burada 3 paket sigara bitirmezdiniz.
Crow: yapacak bişey yok. Bizden adam olmaz. Bok yolunda devam.
Leon: crow haklı. Ama sen farklısın Edgar. Gitmelisin. Hayatını kurtar göt herif.
Edgar: hah öyle yapcam zaten. Başka çarem yok.
Edgar ve arkadaşları bir süre daha vakit geçirdikten sonra hepsi evlerine dağıldı. Edgar da evine doğru yol aldı.
Sokakta kendi halinde tenekeleri tekmeleyerek yürüyordu. Gecenin karanlığı çökmek üzereyken bu şehire bayılıyordu. Harika bir manzarası vardı.
Edgar başını kaldırıp yavaş yavaş siyaha boyanan gökyüzüne baktı. Hafif turuncu ve pembe olan bulutları görünce içine sebepsiz şekilde huzur doldu.
Ama sanki içinde bir boşluk var gibiydi. Herşeyin mükemmel gitmesine rağmen hâlâ bir şeyleri eksik hissediyordu. Sanki birini özlüyor gibi ama kim olduğu hakkında bir fikri yoktu.
Yol üzerindeki bir yürüyüş parkına geçip güzel uzun çimenlerin üzerine yattı. Bulutları izlerken düşüncelere daldı.
Eskileri düşündü Edgar, yaşadıklarını düşündü. Ve aklına o adam geldi. Hayatına bir anda giren ve çoğu şeyi değiştiren adam. İsmini asla unutamazdı. Yüzü de dün gibi aklındaydı. Ama fazlasıyla kırgın küskün ve yorgundu.
Onu senelerce beklemişti. Ama asla geri dönmemişti. Edgar artık ümidini kesmişti. Her güzel şeyin bir sonu vardı. Fang kendisine son iyiliğini yapıp hayatından çıkıp gitmiş ve izini kaybettirmişti.
Edgar: belki de ölmüştür...
Edgar derin bir iç çekti bu düşünce kalbini sıkıştırdı. asla olmasını istemeyeceği bişeydi bu. Her ne kadar Fang ona kötü de davranmış olsa onu gerçekten sevmişti. Ve herşeyin sonsuza dek süreceğinden emindi.
Edgar: aptalmışım meğer... Belki de hayatını yaşıyor... Beni unutmuştur bile...
Edgar'ın canı gerçekten aşırı sıkılmıştı bu düşünceler kalbini paramparça ediyordu. Her ne kadar Fang'i unutmaya çalışsa da aklının bir köşesinde her daim yerini korumuştu.
Edgar'ı düşüncelerinden yanı başındaki calının hışırtısı ayırdı. Edgar başını kaldırıp çalıya baktı. Bir süre izledikten sonra yavaşça ayağa kalktı. Kedi olduğunu düşünüyordu ama yaşadığı 4 sene ona çok şey katmıştı. Her an herşeye hazırlıklı olmak gerektiğini öğrenmişti.
Edgar sakin adımlarla çalıya yaklaştı. İstemese bile elleri çalıya uzandı. Biraz tırsarak çalıyı araladı.
Hiç bişey yoktu. Edgar'ın içi rahatladı. Fazla paranoya yaptığı düşündü. Ve eve gitmeye karar verdi.
***
Fang: nasıl yani? onu nasıl yapacaksın?
Belle: bu plana 4 yılımı verdim fang! Olmak zorunda! İzle ve gör. Güçlü bağlantılarım var. Tekrardan brawlywood'u ele geçirecek kadar büyük bir plan bu...
Fang Belle'in dediklerini pek anlamasa da her zaman mantıklı kararlar verdiğini biliyordu. Bu seferde görevini Belle'in istediği gibi yerine getirecekti.
Fang: peki.
Belle: bu birkaç günde biraz dinlenin hareketli bir geceye konuk olucaz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRAWLYWOOD'UN YILDIZLARI ✨
RandomBrawltonya'nın ünlü brawlerlarının yaşadığı Brawlywood da herşey pahalı ve mükemmeldi. Genel olarak suç oranları da oldukça azdı. Herkes lüks ve şerefli bir hayat peşindeydi. Yani çoğunluk... Burada doğup büyümüş çoğu brawlerların meslekleri v...