Seviştiği İnsanı Bırakmak Zor Gelirmiş İnsana...

479 38 198
                                    

   Edgar tüm gün boyu derslerde hayalet gibiydi. Konuşmuyor hiçbirsey yapmıyordu. Ders arasında ya da yemek molasında dışarı bile  çıkmamıştı.

   Arkadaşlarıyla bile muhatap olmuyordu. Dalgın, düşünceli ve üzgün görünüyordu.

Chester: edgar neyin var? Yerinden kalkmadın bile. Seninkiyle alakalı?

   Edgar cevaplamadı. Sustu ve sustu. Başını kaldırıp Chester'ın yüzüne bile bakmıyordu. Sadece boynu eğik yerlere bakıyordu.

   Chester arkadaşının üzerine gitmemeye karar verdi. Pansiyona döndüklerinde illaki birşeyler öğrenecekti.

***

   Nihayet gün bittiğinde Edgar sınıftan dalgın adımlarla çıktı. Kimseyi beklemeden. Tek istediği yalnızlıktı.

     Pansiyona vardığı gibi hızla üzerini değişip dışarı çıktı. Bu gece kendine sorulacak olan saçma sorulara hazır değildi.

    Parka, Fang ile ilk yakınlaştığı yere gitti. Aynı banka geçip oturdu. Her ne kadar Fang telefonunu bırakacağını söylese de Edgar yine de şansını denemek istedi.

Fang
Aranıyor...

   Telefon çalmadan hat düştü. Demek o ki fang hattını çıkarmış olmalıydı. Edgar'ın kalbine tarif edilemez bir acı saplandı. O gitmişti... Belki de sonsuza dek...

   Ayağa kalkıp tellerin hemen ardındaki muazzam denize baktı. Gecenin karanlığında pek birşey görünmesede ışıklandırma yapılan yerler mükemmeldi.

Edgar: ALLAH KAHRETSİN!

    Edgar göz yaşları eşliğinde tellere yumruk atıp önündeki manzaraya doğru bağırdı.

Edgar: NİYE BÖYLE OLMAK ZORUNDAYDI! neden...

   Edgarın ağlamaları hıçkırıklara dönüşürken başını önüne eğdi. Göz yaşları yere damlarken düşündü.

Edgar: belki de... Fazla saftım. Peki kendimi kandırmicam... Salaktım. Fazlasıyla. Beni sadece kullandı. Neden bir kanun kaçağının gözünde değerim olsun ki?..

+: evet neden olsun ki?

   Edgar arkasından gelen sesle irkildi. Hızlıca göz yaşlarını silip arkasına baktı. Bu... Bu pocoydu!

Edgar: Poco? Ne işin var burada?

Poco: hiç... sadece seni gördüm niye deli gibi bağırıp ağladığını merak ettim o kadar.

   Edgar kızaran yanaklarını gizlemek ister gibi yüzünü ovuşturdu. 

Edgar: ne kadar süredir buradasın?..

Poco: ilk zırlamandan beri...

Edgar: ya... Bir sebebi mi var yanıma gelmenin? Bu saatte ne işin var buralarda?

Poco: niye gezemez miyim?

Edgar: geçen sefer bunu yapamayacağını söylemiştin? Hani kanun kaçağı fln...

Poco: hah artık korkmam gereken pek birşey kalmadı... Belle ve çetesi pılını pırtısını toplayıp kaçıp gitmiş hah Bull başlarını fena ezmiş sanırım. Altın kazık çetesini kazığa oturttu da denebilir.

Edgar: neden onlarla düşmansınız?

Poco: uzun hikaye. Ama kısaca arada bir kan davası var. Bunu bilmen yeterli.

Edgar: peki...

Poco: bu saatte dışarıda sadece sevgilin kaçtığı için mi feryat figan ağlıyorsun?

Edgar: ...

Poco: hah fazla müstehcen oldu! Afedersin!

   Poco belindeki küçük çantasından bir kutu mendil çıkardı. Ve Edgar'a uzattı.

Poco: hediyem olsun! Bol bol ağlaman için.

   Edgar sinirle dişlerini sıktı. Ve elinin tersiyle poco'nun elindeki peceteye sertçe vurdu.

Edgar: istemez! Defol git burdan poco.

Poco: ne o babacık biraz kızgın gibi! Ahahah! Her neyse artık gitsem iyi olur. Sana iyi kudurmalar!

Edgar:Cehenneme kadar yolun var Poco! Siktir git!

   Poco sadece sırıtıyordu. Bu Edgar'ı daha da sinirlendirmesini hazla izleyerek yavaşça oradan uzaklaştı.

***

Fang: belle daha ne kadar gideceğiz!

Belle: Brawlywood'u terk ediyoruz. Merak etme Brawltonya küçük bir ülke. Bir şekilde kader sizi karşılaştırır tekrardan. Bu kadar kasma Fang.

   Fang üzüntüyle ve sıkıntıyla gözlerini devirdi. Tek istediği Lobi'ye bir an önce geri dönmekti. Can sıkıntısıyla uçağın penceresinden bakarken Edgar'ı düşlemeye başladı. Sonrasında yavaşça uykuya daldı...

***

Mandy: ah! Buster yavaş ol!

Buster: acıyor mu??

Mandy: hayır bu harika! Kendimi kaybediyorum!

Buster: daha güzel şeylerim de var...

   Buster mandy'ye yaptığı dövmesini bitirdi. Ona çok güzel bir şeker dövmesi çizmişti. Mandy hayranlıkla koluna baktı.

Mandy: ay buster! Bu harika!!

Buster: beğenmene sevindim.

Mandy: beğenmek ne kelime! Ba-yıl-dım!

Buster: hah! Çok da bişey yapmadım ama...

Mandy: sen yatakta çok şey yaptın zaten...

Buster: öyle mi...

Mandy: öyle...

Buster: başka bir tane daha yapmamı ister misin?

Mandy: evet...

***

Chester: dostum... Gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum... Cidden üzücü bir durum olmalı.

   Edgar ağlamaktan kuruyan gözlerini  üzgünce kapattı. Canı fazlasıyla yanıyordu. Bu ilk defa hissettiği bir duyguydu. Daha önce kimsenin gidişine bu kadar üzülmemişti.

Edgar: bu sefer cidden yaşamaktan yorulmuş gibi hissediyorum... Hiçbir zaman mükemmel olmayan bu sikik hayat şimdi de gerçekten yanında mutlu hissettiğim birini benden aldı!

Chester: yine depresifleşme! Hayat yaşamaya değer. Onun gitmesi hiçbirseyden değiştirmez.

Edgar: nasıl değiştirmez Chester? Şimdi ben onsuz ne yapcam?

Chester: hm şey mesela; zombi gibi tek başına yaşamaktansa bizimle daha çok takılabilirsin, derslere dikkatini verip onu aklından çıkarabilirsin. Farklı etkinliklere yönel mesela?

   Edgar hiçbirsey demedi. Diyecek bişey bulamıyordu. Hâlâ aklı Fang'e takılıydı. Onu çok özlüyordu. Edgar bunları düşünürken Chester'ı duymadı bile.

     Ayrılık acısı çekip depresyonda bir Edgar ve kendi kendine bişeyler konuşan bir Chester meydana gelmişti.

Chester: edgar beni dinliyor musun??

Edgar: hayır dinlemiyordum.

Chester: of. Seninle işimiz zor. Her neyse hadi uyu dinlen. Yarın bambaşka bir gün olacak.

Edgar: sanmıyorum...

Chester: azıcık şu suratsız bakışını kenara bırak ve biraz gül! Yaşlı dedeler gibi hayattan şikayet edip durma!

   Edgar zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdi arkadaşına. Sonrasında ikiside yataklarına geçti. Edgar uyumak istemese bile Chester başını o kadar çok şişirmişti ki artık sıkılıp uykuya daldı...





BRAWLYWOOD'UN YILDIZLARI ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin