Poco Ne Amaçlıyordu?

500 50 199
                                    

Aina: Edgar sen ne dediğinin farkında mısın?? Ne demek kız değil?!

Edgar: anne... Öncelikle sakin kalmalısın. Haklısın bu senin için de büyük bir şok oldu ama olan oldu.

Aina: off! Umarım öpüşme el ele tutuşma gibi şeyler yapmamışsınızdır!

Edgar: şey anne...

Aina: Allah'ım kafayı yicem! Öpüştünüz mü yani?!

Edgar: keşke sadece öyle olsaydı...

Aina duyduklarıyla duraksadı. Kalbi ağzından fırlayacak gibi atıyordu. Sinirden elleri titremeye başlamıştı. Edgar'a karşı artık farklı bir bakışı vardı.

Aina: sen ne kadar iğrenç bir çocuk oldun böyle! Ne demek sadece o değil?? Neler yaptınız Edgar! Allah'ım! Baban duyunca ne dicek acaba!

Edgar: hey hey orada dur. Babama diyemezsin.

Aina: bal gibi de derim. Oğlunun ne mikrop olduğunu görsün!

Edgar: söylemiceksin. Yoksa bende bildiklerimi babama anlatmaktan çekinmem.

Aina: bana bunu yapamazsın.

Edgar: karısının ne mikrop olduğunu bilmeli.

Aina: Babanla boşanmamız hoşuna gidecekse yapabilirsin ama.

Edgar: bu saatten sonra böyle bir aile ortamına ihtiyacım yok.

Aina: nasıl bir aile ortamıymış ve ne demek ihtiyacın yok?

Edgar: babamın yıllar önce aldattığının kinini tutmuş onu aldatmışsın. Belki de bu pislik hep senin içinde, aklındaydı bilemem ama. Kocasını ayakta uyutup oruspuluk yapan bir annenin olduğu bir aileye ihtiyacım yok!

Aina: seni adi köpek! Benimle nasıl böyle konuşursun hadsiz!

Aina Edgar'ı yakaladığı gibi çekiştirerek kapının önüne çıkarttı. Oğluna oldukça öfkeliydi. Kapıyı Edgar'ın yüzüne kapattı. Edgar bir süre bekledikten sonra yavaşça parka doğru yürüdü.

***

Fang oturduğu çatıdan kararmakta olan güzel gökyüzünü izliyordu. Bir yanı huzurlu olsa da bir yanı can çekişiyordu. Edgar şu anda Lobi'de değildi. Dün gitmişti. Muhtemelen ailesi ile birlikte mutlu zamanlar geçiriyordu. Yani en azından Fang böyle düşünüyordu.

Gökyüzünde uçuşup dans eden kelebekleri izledi. Güneş yavaş yavaş şehri terk ederken çok tatlı bir sessizlik hakimdi. Şehirde çıt ses yoktu oldukça huzurlu duruyordu. Ya da boş...

Olan bitenleri tekrar düşündü. Edgar'ı kaybetmesi kimin suçuydu? Kendisinin mi? Yoksa Belle'in mi? Düşünceleri kafasını kurcalarken hiçbir yerde rahat bırakmayan patronu burada da sesini duyurdu.

Belle: napiyorsun sen burada? İntihar falan etmeyeceksin değil mi?

Fang: hiç. Düşünüyorum sadece.

Belle: ne düşünüyorsun? Escortunu mu?

Fang sinirle baktı Belle'e. belle ise Fang'in kızdığını görünce sırıttı. Yanına oturdu ve konuştu.

Belle: şaka yapıyorum. Ciddiye alma. Gitti mi?

Fang: evet. Evine gitti.

Belle: iyi tarafından düşün. Ölmedi. Hâlâ konuşma barışma şansın var.

Fang: yok... O beni reddetti hayatında yerim yokmuş.

Belle: iyi ya. Daha iyilerine layıksın. Zaten uyuz bişeydi boşver onu.

BRAWLYWOOD'UN YILDIZLARI ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin