Sokakta hiçbir amacı olmadan yürüyordu. Dalgın ve mutsuzdu. Sinirliyken Fang'e dedikleri o anlık ağzından çıkanlar mıydı? Halbuki kavga esnasında çıkan her kelime önceden düşünülmüş olmaz mıydı?
Hayır muhtemelen dedikleri sadece korkularından kaynaklanıyordu. Her ne kadar öyle olsa da ağır olduğunu biliyordu. Ama şimdi ne yapacaktı? Fang'e kendini nasıl affettirecekti? En önemlisi onun hayatını nasıl kurtaracaktı??
Tek çare, her ne kadar bunu yapmak istemese de, Belle haber vermekti. Peki karargah neredeydi? Herşeyi unutmuştu. Tek bildiği Bull'un malikanesiydi. Ama ya Belle orada değilse? Bull yardımcı olur muydu?
Belle'in yardımcı olacağı bile bir muammaydı. Ama Colette, o her ne olursa olsun yardım ederdi. Dışından umursamaz görünse bile bu işlere en hakim olanlardan biri de o'ydu.
Başka çaresi olmadığını düşünerek Bull'un malikanesine gitmeye karar verdi. Tek umudu yardımı kabul etmeleriydi. Eli boş dönmemesi lazımdı. Sonuçta şu anda Scatt'ı durdurabilecek hiçbir şeyi yoktu. Artık bir polis değildi hatta hayatta bile değildi.
Yürüdüğü sırada düşünceler beynini esir aldı. Artık algısı anlamaya yetmiyordu. Nasıl bu hale gelmişti? Aşk mı hırs mıydı bunun sebebi? Bu da sorumuydu şimdi ha?! Gerçekten sevmese buna katlanır mıydı sanki!
Ve şu anda uğruna işinden ailesinden düzeninden ve en önemlisi hayatından vazgeçtiği adam arkasını dönüp gitmişti. Değer miydi? Sonuna kadar. Göğsünün sıkıştığını hissetti. Onsuz nefes dahi almak zor geliyordu. Fang'i bulmalıydı. Ne yapıp edip kendini affettirecekti.
Yönünü tekrar çevirdi. Adımlarını hızlandırdı. Şu an heryerde olabilirdi. "Ya bulamazsam? " içi içini yiyordu. "geç kalırsam!" Belle herşeyi bilmeliydi. "beni affetmezse..." işte o an yıkılırdı. "ya herşey biterse..." o zaman bak bakalım Edgar hayatta kalabilecek miydi!
Düşüncesiyle arasına boynunda hissettiği soğuk namlu girdi. Adımlaması durdu. Nefesi kesildi. Kim olduğunu az çok tahmin etsede sonunun böyle olacağını bilmiyordu. Başını çevirmek istedi ama seri katil izin vermedi.
Edgar gözlerini kapattı. Kaderi burada bitiriyordu belli ki hayatını. Tek üzüldüğü fang'e veda edemeyecek olmasıydı. Sıkı sıkı kapattı dudaklarını. Dişlerini sıktı. Korkuyordu fakat faydasızdı. Ve bir silah sesi...
Edgar öldüğünü düşündü. Ama acı çekmemişti. Gözlerini araladı. Hayır ölmemişti. O halde kim silah sıkmıştı? Artık boynunda bir namlu hissetmiyordu. Yavaşça arkasını döndü. Seri katil yerde kanlar içinde. Başını kaldırdı. Kurtarıcısına baktı.
Gözleri, aklı oyun oynuyordu sanki! Karşısında Grom duruyordu. Ağzı ayrıldı ve şaşkın gözlerle Crom'a baktı.
Edgar: G-Grom?..
Grom: ölmediğini biliyordum.
Edgar: sen ne- yani nasıl?
Grom: burası müsait değil gibi. Gel benimle.
Tek kelime etmeden Grom'u küçük bir kulübeye kadar takip etti. Burası anladığı kadarıyla Grom'un çalışma mekanıydı. Grom onu içeri buyur etti.
Etrafta asılı katillerin ve arananların fotoğrafları ilgisini çekmişti. Bir sürü davanın fotoğrafları birbirlerine bağlanmış halde panodaydi. Ama Grom'un ilerlediği ilerlediği yön bambaşkaydı.
Örtüyle kapatılmış suç çetelesini açtı. İşte bu yüzler hiç yabancı değildi. Belle ve diğerlerinin kameralara çıkmış bozuk görüntüleri,mermi ve küçük delil izleri. Fakat net bir sima yoktu. Kendisi de tabloda yer alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRAWLYWOOD'UN YILDIZLARI ✨
RandomBrawltonya'nın ünlü brawlerlarının yaşadığı Brawlywood da herşey pahalı ve mükemmeldi. Genel olarak suç oranları da oldukça azdı. Herkes lüks ve şerefli bir hayat peşindeydi. Yani çoğunluk... Burada doğup büyümüş çoğu brawlerların meslekleri v...