Havanın ılık esintisi saçlarını dalgalandırıyordu. Ay'ın parlak gülümsemesi kimi zaman bulutların ardına gizleniyordu. Gece hayvanları avlarının peşine düşmüştü bile. Ara ara şehrin ormana yakın sınırlarında kurt ulumaları rahatça duyuluyordu.
Gecenin muazzam sessizliğinde ormanın uçurum kenarına yakın bir noktada büyük bir kayanın üzerinde düşünceyle oturuyordu Fang. Oldukça dalgındı. Hâlâ olan bitenleri düşünüyordu.
Herşeyi tekrardan düzeltmenin verdiği huzurla Ay'a bakıyordu ve Edgar'ı düşünüyordu. Yanına gitmek istiyordu fakat artık bunu yapmaması gerektiğine karar vermişti. Ne zaman yanına gitse Edgar'a zarar veriyordu. Sanırım uzak durmak daha mantıklıydı.
İçinden her ne kadar gelmese de artık yanına gitmeyecekti. "Ama keşke son kez onu öpebilseydim" diye geçirdi içinden. Düşüncelerinden çalıların hışırtısıyla sıyrıldı.
Dikkat kesilerek ayağa kalktı. Elini belindeki silahına götürdü. Hazır konuma geçerek bu her ne ise çıkmasını bekledi.
Bir süre çalıyı izledi. Hareket kesilmişti. Sadece minik bir hayvan olduğunu düşündü. Ama yine de çalıştı kontrol etmek istedi. Yavaş ve temkinli adımlarla çalıya yaklaştı.
Kontrol etti dikkatle. Bişey olmaması rahatlamıştı Fang'i. Ama arkasına dönemeden ensesine sert bir darbe aldı. Ağrısıyla boynunu tuttu. Ama bilinci yerindeydi. Bunu kimin yaptığını bilmeden arkasını hızla döndü.
Karşısında gördükleri karşısında hem şaşırmış hemde sinirlenmişti. Bu asla bulaşmak istemediği o çeteydi...
"Kara Mamutlar"...Fang sinirle gardını aldı. Ne istedikleri hakkında hiçbir fikri yoktu. Dişlerinin arasından sinirle tısladı.
Fang: Ne istiyorsunuz!
Poco: sakin ol eski dostum... Sadece bedel ödeme vaktin geldi diye düşünüyoruz.
Poco'nun arkasından iri yarı dağ gibi bir adam yaklaştı. Bu çete lideriydi. Poco önünden çekilip ona yol verdi. Fang her ne kadar kaçmaya çalışsa da adam onu boğazından yakaladı ve tek eliyle havaya kaldırdı. Fang çaresizce çırpındı. Ne kadar çevik olsada Bull'dan kaçamamıştı.
Bull alaycı bir şekilde: şimdi senin belini kırcam. Sonra boynunu ve uzuvlarını gövdeden ayırıp organlarını yerinden sökücem. Sonrasında ise aç hayvanlara güzel bir ziyafet olarak kullanıcam.
Fang nefes almaya çalışırken zorlukla konuştu.
Fang: b-bunu yapamazsın! Belle seni yaşatmaz. Ondan bir köpek gibi korktuğunu biliyorum.
Bull duyduğu sözlerle çılgına döndü. Ve fang'i sinirle ağaca fırlattı. Fang sırtında yaşadığı acıyla kıvrandı. Kendini yerden kaldırmaya çalışırken Bull bu seferde saçlarından tutup havaya kaldırdı onu.
Fang'i sertçe yere fırlattı. Ellerini ve gövdesini sıkıca ağaca bağladılar. Fang yediği yumruk ve sopalarla sersemlemişti. Burnundan ve ağzından akan kanlar beyaz tenini kızıla boyuyordu.
Ama Fang bilincini hâlâ kaybetmemişti. Acıya da bir tepki vermiyordu. Fang'i konuşturmak oldukça zordu.
Bull: YETER LAN! KONUŞSANA GÖT HERİF!
Fang sadece yere bakıyordu. İşin ucunda ölüme de gidecek olsa Belle'e olan sadakatini bozmamaya yeminliydi. Ve layığıyla ölecekti.
Bull: demek konusmayacaksın? O halde bedelini de ödersin.
Bull birkaç adamına bişey getirmelerini ister gibi bir işaret verdi. Çok geçmeden 2 adam ellerinde benzin şişeleriyle geldi. Bull fang'e döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRAWLYWOOD'UN YILDIZLARI ✨
AcakBrawltonya'nın ünlü brawlerlarının yaşadığı Brawlywood da herşey pahalı ve mükemmeldi. Genel olarak suç oranları da oldukça azdı. Herkes lüks ve şerefli bir hayat peşindeydi. Yani çoğunluk... Burada doğup büyümüş çoğu brawlerların meslekleri v...