•••Parti•••

66 8 0
                                    

Elisabeth kapının kıracakmışcasına yumruklanması ile sıçradı. Etrafına bakıp "Gell" dediğin de Peter odaya girdi. "Tanrı aşkına, sana birşey oldu sandım 10 dakikadır kapıya vuruyorum." Elisabeth esnedi "Uyuyordum Benjamin, hala yorgunluğumu atamadım." Kendini yatağa bırakıp üzerini örtmek için hareketlendiğin de Peter onu durdurdu. Saat 8 ve duyduğuma göre akşamki partiye sen de gidiyormuşsun, hemde Kaptan Amerika ile." Elisabeth açıklama yapmak için yerinden doğrularken Peter'ın ona hınzırca baktığını gördü. Açıklaması yakınmaya dönüşürken kapı bir anda açıldı. Gelen Natashaydı. "Sen hala yatakta mısın? Kalk çabuk yoksa hazırlanamayacağız." "Natalia kapıyı mı çalsaydın ki? Belki müsait değilim?" "Steve odasında onun için müsaitsindir sandım." "Hey ikiniz de beni dikkatlice dinleyin. Nat, Benjamin bizim Stevie ile aramızda birşey yok." Natasha ellerini yanaklarına koyup şaşırdı. "Owww demek ona Stevie diyorsun. Çok tatlı, neyse ufaklık sen çık bende ablanı hazırlayayım." "Ben hazırlanabilirim Nat." "Ya tabi sonra simsiyah giyin yasta gibi. Tony onu unuttuğunu görsün." Eliabeth Natasha'ya hak verdi. Tony yeni bir hayata başlıyordu ve Elisabeth ona takılı kalamayacağını biliyordu. "Pekaaala, komuta sende ama beni süs bebeğine de çevirme." "Merak etme tatlım, ateşli bir bebek olman ve Tony'i seni bırakıp o Pepper'ı seçtiğine pişman etmek benim için fazla keyifli olur."

  "Teşekkür ederim Natalia" deyince Natasha dönüp Elisabeth'e sarıldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

  "Teşekkür ederim Natalia" deyince Natasha dönüp Elisabeth'e sarıldı. "Önemli değil birtanem, bunu da al ve Stevie'nin yakasına tak ki kavalye olduğunuz belli olsun. Gerçi herkez biliyor ama neyse" Natasha gülerken kapı tıklatıldı. "Elisabeth, gelebilir miyim?" Elisabeth gülümseyerek kapıyı açtı. "Woaw" diyen Steve ile gülümsemesi büyüdü. Uzanıp yakasına Natasha'nın verdiği gülü takıp geri çekildi. "Nasıl olmuşum?" "Daha az ihtiyar gözüküyorsun yüzbaşı" Steve gülerken kolunu kadına uzattı. Elisabeth gülümseyip Steve'in koluna girdi ve yürümeye başladılar. "Parti nerede olucak biliyor musun Stevie?" "Evet Tony'den öğrendim buraya çok da uzak değil." "Ne ile gidicez. Aşağıdan araç alalım." "Gerek yok Elisabeth. Tony bizim için bir araba göndereceğini söyledi onun ile gidicez. Ama sen sürersin olur mu? Durduk yere kaza yapmayalım." Elisabeth gülüp Steve'i onayladı. Dışarı çıktıklarında Elisabeth duraksadı. Bu Tony ile beraberken sürekli bindikleri o arabaydı. Elisabeth derin bir nefes alıp direksiyona geçti. Gözleri istemsiz dolarken camı açıp nefes almaya çalıştı. "Elisabeth, iyi misin?"  "Evet sadece daraldım." "İstersen gitmeyelim?" "Yok ya iyiyim neredeymiş parti." Elisabeth arabayı çalıştırırken gülümseye çalıştı. Bu parti işi şimdiden hiç de güzel gidecekmiş gibi durmuyordu.

Mekana geldiklerinde Elisabeth arabayı valeye teslim etti ve ilerde onu bekleyen Steve'in yanına yürüdü. Steve kolunu uzatırken "Bu akşam size eşlik etmemi istermisiniz hanım efendi?" Elisabeth güldü "Çok ısrar ettiniz bayım. Peki bu akşamlık size eşlik edebilirim." Steve dayanamayıp kahkaha attı. "Çok mu ısrar ettim. Elisabeth hiç gülesim yoktu." İçeri girdiklerinde çoğu yüz tanıdık geldi Elisabeth'e. Bu insanların çoğu ile Stark bağış gecesinde tanışmışlardı. Tony o akşam Elisabeth'i herkez ile tanıştırmıştı. Onu tanıyan insanlar fısıldaşmaya başlarken Elisabeth de gerilmişti. Steve'in kolunu istemsizce sıktığın da Steve dönüp Elisabeth'e baktı. "Bir sorun var ne olduğunu söyler misin artık." "Huh, hani sana bahsettiğim bir adam vardı ya işte o adam Tony Stark'tı." "Bunun için mi gerildin bu kadar bende birşey oldu zannettim." "Ne demek bunun için mi Steve, bir dakika sen zaten biliyordun dimi ama nasıl?" "Zırh yanımıza geldiğinde şüphelenmiştim. Ama Tony ile yüz yüze geldiğimiz de birşeyler daha çok yerine oturdu. Bir de üsttekilerin ağzı hiç sıkı değil. Onlardan duyunca da garantilemiş oldum düşüncemi." Elisabeth hafifçe Steve'in omzuna vurdu. "Bildiğini neden söylemedin Stevie? Ne kadar gerildim sen biliyor musun?" Steve bir şey söyliyecekti ama Tony ve Pepper'ın yanına gelmişlerdi. İkisi de ellerinde ki paketleri uzatınca Pepper'ın gülümsemesi büyüdü. Pepper'ın gülümsemesi Elisabeth'e çok samimiyetsiz gelmişti ama umursamadı. Pepper "Hoş geldiniz" dediğinde, ikili hoşbulduk diye karşılık verdiler. Pepper Elisabeth'e sarıldığında Tony ve Steve el sıkışmışlardı. Steve Pepper'ın elini sıkıp tebrik ederken Elisabeth Tony'e yaklaştı. Elisabet elini uzattığın da Tony'de elini uzatmıştı. Gözleri birleşen ellerndeyken ikiside elektriklenme hissi ile birbirlerine baktılar. İlk toparlanan Elisabeth oldu, "Tebrik ederim Tony, mutluluklar." Elisabeth kendini gülümsemeye zorlasa da Tony'den dolan gözlerini saklayamamıştı. Tony ağzında "teşekkür ederim" diye gevelediğin de elleri ayrıldı ama gözleri ayrılmamıştı. Yanlarına gelen Clint ile gözleri de ayrıldı. "Tebrikler Tony ve Pepper." Derken gülümsüyordu. Tony ve Pepper teşekkür ettiklerinde Elisabeth bir adım geri çekildi. Sonra Pepper'a dönüp "E hani kavalyesiz alınmıyordu. Yoksa bu kural bana özel miydi?" Dediğinde bakışlar ona döndü sesi istemsizce biraz sert çıkmıştı ve Elisabeth buna engel olmamıştı. "Hayır kural herkeze geçerli Clint bizi tebrik edip gidecekmiş onun için kurala dahil etmedik." "Nereye gidiyorsun Barton?" "Ufak bir görev ama akşama Avengers üssünde olurum." Steve "Avenger üssümü?" "Evet, siz burda yokken Tony Avenger için bir üst kurdurdu." Steve kafasını sallayıp anladığını belli ederken Elisabeth sessiz kalmayı tercih etti. Clint "Elisabeth bana yemek yapsana?" "Niye acıktın mı?" "Şimdilik hayır ama biliyorsun görev dönüşü hep acıkıyorum, iki haftadır da adam akıllı birşey yiyemedim." "Benim yokluğum da kimse bakmadı mı sana?" Elisabeth gülerek söylemişti bunu. Yanlarına gelen Natasha hemen sohbete dahil oldu "Nasıl bakalım Lisa, Barton doymak bilmiyor." "Ben doyuyorum ama senin el lezzetin yok ben ne yapabilirim ki?" Ekiptekiler gülerken Natasha durumdan memnun değildi "Nankör" dediğinde herkez daha çok güldü. Steve "Sminim ki haklısındır Clint ama Elisabeth 2 haftadır çok bunaldı ve yoruldu. Bugün de doğru dürüst dinlenmedi buraya gelmek için biliyorsun. Yemek işini sonra halletse?" "Ne o kaptan, Lisa konuşma yeteneğini kaybetti de ona avukatlık mı yapıyorsun?" "Hayır sadece senin aksine onu düşünüyorum" "Ne yani ben onu düşünmüyor muyum kaptan?" Elisabeth duruma müdahale etmesi gerektiğini düşünüp birbirlerinin üzerine yürümeye başlamış olan iki erkeğin arasına girdi. Bir elini Clint'in bir elini de Steve'in göğsüne koyarak onları durdu "Hey,hey,hey beyler sakin olun." Önce Steve'e döndü "Beni düşünmem çok güzel ama ben iyiyim ve dinlendim hem mutfakta olmayı seviyorum " sonra da Clint'e döndü "Bunu bu kadar büyütmene gerek yok, biraz daha sakin olur musun?" İki adam da "Ama" dediğin de Elisabeth "Ama filan yok. Şu halinize bakın. Kurmak için o kadar uğraştığımız Avengers daha ilk görevine çıkmadan benim yüzümden birbirine düşüyor. Böyle yaparsanız ekip olamayız çocuklar." Steve ve Clint birbirlerine baktılar. Elisabeth'n haklı olduğunu ikisi de biliyordu ama gururlarından sustular. "Gurur çözüm değil hadi sarılın ve bu problemi unutun. İkinizde çok ön yargılı davranıyorsunuz." "Nesin sen annemiz mi? Kavga eden iki çocuğunu barıştırmaya mı çalışıyorsun?" Clint bunları söylerken Elisabeth'in yanaklarını sıkmıştı. Elisabeth güldü "Evet bu iki koca bebeği barıştırmak gerekiyor, hadi kaynatmayın ve sarılın." Steve daha fazla uzatmamak için bir adım attığında Elisabeth aralarından çıktı. Kısa ve resmî bir sarılmadan sonra ayrıldılar. Clint "Ben gidiyorum, akşama görüşürüz. İyi akşamlar." Herkez Clint'e iyi akşamlar dediğin de Elisabeth terasa doğru yürümeye başladı. Çantasından sigarasını çıkartıp yaktı. Oldukları kat yüksekti ve dışarı esiyordu. Omuzlarına bırakılan ceket ile arkasını döndüğün de Steve'i gördü. "Hava soğuk, üşümüşsündür." Elisabeth kafasını sallayarak onayladı Steve'i. "Şunu içmen çok sinir bozucu." "Bazı şeyler çok çabuk bırakılmaz sen benden iyi bilirsin ihtiyar." "Bilirim bilmesine ama baksana O seni bırakmış." "Bu tek taraflı birşey değil." Elisabeth biten sigarasını söndürüp içeriye yürüdü. Kapıdan geçtiğin de salondaki ufak çaplı kargaşa dikkatini çekti. Yaklaştıkların da bir çocuğun kafasını vurduğunu gördüler. Onlar da çocuğa bakmak için eğildiklerin de daha ne olduğunu anlamadan içeri bir sürü silahli adam girdi...

 Stark'ın DoğuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin