"Oysa o giderken ona 'gitme' bile diyememiştim, o hep benim 'git' deyişlerimde kalmıştı."
Bölüm Şarkısı: Model - Antidepresan Gülümsemesi
Herkese merhaba!
Normalde 600 oy olana kadar yeni bölümü atmayacaktım ama çoğu okuruma kıyamadım.
Ama bu sefer gerçekten oy ve yorum sınırını geçmesini bekleyeceğim, bölüm atmayacağım. Okunma sayısı, iki bin civarı ama oy sayısı 200 - 300 arasında.
Lütfen hayalet okur olmayın ve oy verip yorum yapın.
!Fan sayfası açmak isteyenler benimle iletişime geçebilir.
Instagram: squerenciae
Beni wattpad'den ve instagram'dan takip etmeyi unutmayın!
Keyifli Okumalar 🌷🤍
_________________________________________
Gözlerimi yavaşça araladım, tanıdık bir ses duyuyordum. Güçlükle açtığım gözlerim, etrafta gezinirken nerede olduğumu kavramaya çalışıyordum. Yatağımda değildim, bir ormandaydım. Her yerde ağaç, taş, toprak vardı. Ama hayır, burası sıradan bir orman değildi. Burası bir dağdı. İyi ama benim burada ne işim vardı?
"Yanıma gel,"
Duyduğum tanıdık ses, çok uzaktan geliyordu. Sesin nereden geldiğini öğrenmek için çevreme bakındım ama kimseyi göremedim. Bu ses çok tanıdıktı ama kimin sesi olduğunu anlayamamıştım. Çünkü ses çok uzaktan geliyordu.
"Yardım et!"
Zorla ayağa kalktım, sesin geldiği yöne doğru gitmeye başladım.
"Gel, buradayım. Bul beni!"
Yaklaştıkça ses daha anlaşılır geliyordu. Son bir sesle yerimde kalakaldım.
"Gel ve bana yardım et lütfen, sana ihtiyacım var..."
Bu, bu ses?
Bu ses, Karan'ın sesiydi. Evet, emindim. Bu ses, onun güven verici sesiydi. Ama Karan, Hakkari'deydi?
"Geliyorum! Geliyorum, bekle!" Sesin geldiği yere doğru hızla koşmaya başladım. Karan'ın sesi daha yakından geliyordu. Biraz daha koştuktan sonra gördüğüm manzara, şoka girmeme sebep olmuştu. Karan, bir ağaca yaslanmıştı ve üniforması kan içindeydi. "Bana yardım et, Deli Kızıl." Acıyla söylediği şey üzerine hemen yanına gittim. Gördüğüm şey beni kaskatı etti. Karan, kalbinden vurulmuştu. Pijamamın sabahlığını çıkarıp birleştirdim ve kalbine, yarasının üstüne bastırdım. Onun sesini duymayı gerçekten özlemiştim.
"Merak etme, ölmeyeceksin. Buna izin vermeyeceğim." Kalbinden vurulmuştu, bu neredeyse imkansızdı. Hâlâ ölmemiş olması bile mucizeyken birkaç dakika içinde gözlerini yummasından korkuyordum.
Acısına rağmen alayla güldü. "Çoktan izin verdin bile, beni sen öldürdün Gökçe Eraslan. Kurşunlar değil, sen!"
Şaşkınca ona baktım. Konuşamadım.
"Ben, Deli Kızılımdan vuruldum yani kalbimden."
Anlam veremeyerek bezi kalbinin üstünden çektim. Kurşun yarası değildi bu yara. Daha önce hiç görmediğim türden bir yaraydı.
"Ve beni vuran da Deli Kızılımdı."
Ne diyeceğimi bilemedim, haklıydı.
"Lütfen, böyle deme. Özür dilerim, böyle olmasını ben istemedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilhun Kalbimin Davası
Teen FictionAvukat Gökçe Eraslan, yanlışlıkla müvekkili yerine bir askeri arar ve o askerin hayatını kurtarır. Ardından olan olaylar nedeniyle Gökçe, geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalırken şehit ve asker çocuklarını eğiten gizli Oğuz Teşkilatı'nın varlığını öğre...