1. Bölüm

8.5K 478 652
                                    

Renkli bir hayatım var. Her günüm ayrı hareket.. Olaysız günüm asla geçmiyor.

Seoul'e Ulsan'dan taşındım. Aslında harika bir işi ve mutlu bir ailesi olan insanlardan olabilirdim ama sanırım bana göre değil.

Kızlar veya erkekler.. Hangisi olduğu umurumda olmadan her gecemi başkasıyla geçiriyorum. Gece kısmı güzel olsa da sabah yanımda uyanmalarından pek hoşlanmam. Belki de bu yüzden çok güzel olmadıkları sürece onları işim bitince hemen gönderirim.

Yaşadığım yere yakın kocaman bir barlar sokağı var. Şans yüzüme taşındığım an güldü.

Çok zengin biri değilim. Hatta hiç değilim. Ailem her ay geçinmeme yetecek kadar para gönderiyor. Ama haylaz oğulları para eline geçtiği an barlarda yiyor. Neyse ki yaşadığım ev aileme ait. Yoksa sanırım sokaklarda sürünürdüm.

Aslında ben hayatı çok da umursamıyordum. Belki de hayatı umursamamı gerektirecek bir şeyim olmadığı için böyle yapıyordum.

Kendi evimde bile kalmıyordum. Gece eğlencem yoksa her zaman eskilerin Kai'si olan Jong In ve tatlı sevgilisi Kyung Soo'nun evinde kalıyorum. O çocuk bu kadar masumken nasıl bizim serseriyle oldu her zaman şaşıracağımı düşünüyorum.

O ilk geldiğinde çok masumdu. Normalden çok daha saf ve iyi kalpliydi. Biz her zaman takma isimlerimizi kullanır önümüze gelenle yatardık. Kai'nin değişip evinin erkeği olması şaşırtıcıydı.

Böyle bir şey ister miyim? ASLA! Tek eşlilik beni zorluyor. Bir kez denemiştim aslında ama hoşlandığım kızı biriyle basmıştım. Rezalet!

Bir sabah kalktığımda yine Jong In'in evinde olduğumu fark ettim. Gece ne kadar içtiğimi bile bilmiyordum. Yatmadan önce çıkarıp fırlattığım pantolonumu üzerime geçirdim. Gömleğimi de alıp çıktım. Merdivenlerden inerken bir yandan da düğmeleri ilikliyordum. Karşımdaki manzarayla tüm uykum kaçmış, kahkahaya boğulmuştum.

"Oğlum ne yapıyorsun ya?!"

"Sana kaç kere dedim Min Seok! Bu evde benim sevgilim de yaşıyor! Yarı çıplak o odadan çıkma! Ne yapmamı bekliyordun? Onun gözlerini kapatıyorum."

Bir yandan da Kyung Soo onun ellerini gözlerinden çekmeye çalışıyordu. Jong In ellerini indirip sevgilisinin önünde birleştirdi. Kyung Soo da başını ona doğru çevirdi. Eğer nispet yapmaya çalışıyor olmasalardı karşımda onun boynuna yaptıkları veya öpüşmeleri önemli değildi.

"Odanıza gitsenize siz. Utanmasan karşımda yapacaksın Jong In! Ayıp değil mi?"

"Sevgilimle istediğim her yerde istediğim her şeyi yapabilirim. Sana mı sorayım? Hah!"

"Uyuzsun kardeşim! Her neyse kahvaltı var mı?"

"Hemen hazırlarım." diyerek Soo omzuma hafif bir yumruk attı. Her ne kadar bizim gibi olmaya çalışsa da yaptıkları şirinlikten öteye gitmiyordu.

Koltuğa yerleşip başımı arkaya yasladım.

"Sence de hayatını düzene sokman gerekmiyor mu?"

"Aman ne komik."

"Ciddiyim ben Min Seok! Hayatına birini sok. Her gece başkasıyla nereye kadar..????"

"Gittiği yere kadar dostum. Bundan şikayetçi değilim."

"Kendine bir düzen kurmalısın artık."

"Burada sık kaldığım için rahatsız mı oluyorsunuz? Dikkat ederim."

"Onu demek istemediğimi biliyorsun konuyu saptırma! Üstelik onlardan istediğin şeyi sevgilinden de alabilirsin. Bunu sürekli yapacağın biri her zaman yanında olacak zaten. Sevilmek istemiyor musun?"

"İhtiyacım yok!"

"Ama öpüşmenin hislerle alakalı olduğunu savunan ve kimseyle öpüşmeyen sensin! Şimdi bana sevgi istemediğini söyleme kardeşim. Üstelik en sonunda birinden hastalık kapacaksın!"

"Sen daha önce kapmış mıydın? Ayrıca senin gibi her gece aynı insana dokunmak istemiyorum. Böyle iyiyim Jong In! Üstüme gelip durmayın artık."

"Tamam Min sakin ol."

"Min ne lan! Kız mıyım ben?!"

Gözleri yaşlarla dolu Soo'nun kapıdan bize baktığını görmüştüm.

"Soo? Neyin var?" diye sordum. Jong In onu görür görmez koşup sarıldı. Aslında böyle bir sevgiyi herkes ister. Ama benim aşka inanmam, emek vermem ve sürekli birini mutlu etmem tam anlamıyla mümkansız!

"Beni sürekli yatacağın biri olsun diye mi yanında tutuyorsun! Lanet olsun Jong In! İlkimdin sen benim! Ben seni seviyordum! Bunu nasıl yaparsın! Bana, beni çok sevdiğini söylüyordun! Dokunma bana!"

Ben bile şok olmuştum. Her zaman sessiz sakin duran Kyung Soo bir anda delirmiş gibi bağırıyordu. Çok fazla duygum yoktu. Bu yüzden belki hissettiği şeyi anlamıyordum ama çok canı yandığı belli oluyordu.

"Sevgilimi üzdün Min Seok! Mutlu musun?"

"Ben mi? Manyak mısın sen? Onu sadece ihtiyacın için yanında tuttuğunu ima eden sensin!"

Benim söylediğimden sonra Soo'nun ağlaması şiddetlenmişti.

"Sevgilim ne olur dinle. Ben sadece Min Seok'u ikna etmeye çalışıyordum. Biliyorsun başka dilden anlamıyor. Seni çok seviyorum."

Ona sarılmaya çalışsa da Soo kaçıp kendini odaya kilitlemişti. Aralarını istemeden de olsa bozmuştum. Ne berbat bir herifim ben!

"Üzgünüm Soo! O sadece beni ikna etmeye çalışıyordu. Biliyorsun ben her gece.. Her neyse! Sizi bu hale getirmiş olmak istemiyorum!"

Oturduğum yerden bağırdım. Sonra odanın kilidi açıldı. Jong In içeri girip kapıyı kapattı ve 20 dakika çıkmadı. Birileriyle buluşup takılmak istediğim için artık çıkmam gerekiyordu. Odanın kapısına gidip tıklattım.

"Heeey! Ben birazdan gidiyorum."

İkisinden de ses yoktu. Yavaşça kapıyı araladım. Jong In, Soo'nun üzerine uzanmıştı ve birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı.

"Seni. Çok. Seviyorum. Sevgilim. Çok. Çok. Çok. Fazla. Seviyorum."

Her kelimede dudağından öpüyordu. Aşk bu muydu? Birbirlerine uzun süredir dokunuyorlardı ve sıkılmamışlardı. Üstelik biriyle göz göze olmak...

Bu gerçekten zor bir eylem.

Sanırım ben kimsenin gözlerine 2 saniyeden fazla bakamayacağım..

Coincidence ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin