30. Bölüm

3.1K 296 123
                                    

Aslında 4 günde bir attığım bölümleri sıklaştırıp en sonunda da @kimxiubaozi kardeşimin ısrarlarına dayanamayarak tam şu anda finale kadar olan tüm bölümleri atmaya karar verdim :)
Bir kaç dakika arayla paylaşacağım.
İyi okumalar <3



Dakikalarca öpüştüğüm, beni kendine çeken bedeni yavaşça ittim.

"Arkadaşımı aramalıyım."

"T-tamam. Ben de işe gideceğim için halletmem gereken şeyler var."

Odama geçip Jong In'i aradım ve tüm detaylarıyla yaşadıklarımı anlattım.

"Ne yani Kyung Soo senin kardeşin mi? Şuan hayatımın en büyük şokunu yaşıyorum."

"Sessiz olsana Jong In! Şuan bunu duymasını istemiyorum. Onu alıp buraya gelme şansın yok mu? Annemler de gelecekler. Birlikte açıklarız. Olur mu?"

"Tabi gelirim dostum. İnanamıyorum gerçekten."

"İnan ben daha büyük bir şoktayım. Çok tuhaf.."

"Yani o kadın gerçekten annesi değil miymiş?"

"O lanet kaltağı elime geçirirsem öyle şeyler yapacağım ki!"

"Sakin ol Min Seok. Biz en geç iki gün sonra geliriz. Kyung Soo'yla bir konuşayım."

"Sakın söyleme."

"Hayır onu söylemeyeceğim. Duştan çıkıyor kapatmam gerek."

"Lanet sapık! Kardeşimle ilgili aklından geçenleri bana söylemesen iyi edersin!"

"Wooow abiliğini ilk günden bana karşı kullanacağını hiç düşünmemiştim dostum. Tamam teslim oluyorum. Kızma ama şuan hasta olmaması için giydirmem gereken bir melek var ve beni bekliyor. Üşümesini istemeyiz değil mi? Görüşürüz dostum. Merak etme ona gerçekten iyi bakıyorum."

"Baksan iyi edersin! Görüşürüz."

Kıskanç abi moduna ne çabuk girmiştim böyle. O piçin kardeşime yaptıklarını düşündükçe resmen tüylerim diken diken oluyor. Tamam şuan ona sadık olabilir ama ona dokunmuş olması bile ürpermeme yetiyor. Ne kadar da hazırmışım abi olmaya meğer...

O gün akşama kadar odamdan çıkmadım. Bir ara Jong Dae dışarı çıkıp kısa sürede dönmüştü.

Akşam olduğunda da tam evden çıkarken yanına gittim. Yüzü asıktı. Hem de fazlasıyla..

"Bekle ben de geliyorum."

"Beni bara bırakmayacaksın değil mi?"

"Tabi ki hayır. Eğlenmeye gidiyorum."

"T-tamam. Ben çıkıyorum bekleyemem. Bacakların kuvvetliyse yetişirsin. Bu akşam patronla tanışacakmışım. Geç kalmak istemiyorum."

Hızla ayakkabılarımı geçirip peşinden koştum. Barlar sokağına girdiğimizde ise adımlarını hızlandırıp ara sokağın köşesinde olan, çalıştığı bara girdi. Onu umursamamalıydım. Evet aklım kalmıştı ama yine de hayatımı eski haline getirmek zorundaydım.

En sık gittiğim bara girip oturdum.

"Heeey Taemin nasılsın?"

"Uzun zamandır sevgilimin çalıştığı bara gidiyormuşsun. Ne istersin?"

"Shake istiyorum. Arada değişiklik iyidir."

"Haklısın. Afiyet olsun. Bak seninki geliyor."

Kapıya baktığımda Kris'i görünce öğürme sesi çıkardım.

"O sadece takıntılı bir manyak. Şuna seninki deme."

"Tamam kolay gelsin."

"Sağol sana da."

Kris yanıma gelip kolunu omzuma attı.

"Uzun zamandır gelmiyorsun Min Seok. Tenimi özlemedin mi?"

"Defol git Kris! Ben seni hiç bir zaman özlemiyorum."

"O çocukla gerçekten sevgili misin?"

"Eğlencelerimden biri. Ama onunla defalarca kez yattım. Yani sıradan bir eğlence değil."

"Ben de sıradan değilim Min Seok. Üstelik biliyorsun sana ilk dokunan olacağım. Söz vermiştin."

Sinirle itip oradan çıktım. Peşimden geldiği bardan da hızla çıkıp izimi kaybettirerek başka bir bara girdim.

Jong Dae eve geç geleceği için bir eğlence bulup yatağıma alabilirdim. Hızla etrafa göz gezdirdim. En son göz göze geldiğim çocuğun yalnız olduğunu görünce masasına gittim.

"Selam. Yalnızsın değil mi?"

"Sen varsın ya."

"Ahh haklısın. Eve gidelim mi?"

"Hızlısın bakıyorum."

"Vakit kaybetmeye gerek var mı? Gecenin nerede biteceği belli."

"Doğru. Gidelim."

Adını bile sormadığım sarışın çocuğu evime getirmiştim. Neyse ki benim kadar hızlıydı ve odama girer girmez soyunup yatağa girmişti.

Lanet olasıca iç dünyamda yaşadığım çatışmayı bir yana bırakıp ona dokundum. Aklımdan çıkmıyordu. Ne yaparsam yapayım onun yüzünü görüyordum ve kalbime bir ağrı giriyordu. Kollarımdaki çıplak beden umurumda bile değildi. Evet zaten hiç bir zaman umurumda olmamışlardı. Ama bu kez farklıydı. Onu gerçekten bir çöp gibi görüyordum.

"İşimiz bittiğine göre gidebilirsin."

"Tamam."

Sessizce kalkıp evden çıktı. Tam kapıdan çıkarken Jong Dae gelmişti. İğrenç ötesi bir durum!

Dolu gözlerle gözlerime bakıyordu. Açıklama bekler gibi bir hali vardı. Dönüp odama gittim. Ne diyebilirdim ki? Açıklayabilirim falan mı? Neyi açıklayacaktım. O da herkes gibiydi benim için. Bu yüzden istediğimle yatabilirim!

Odama gidip uyumaya çalıştım. Kalbimde tuhaf bir ağırlık vardı ve uyumama engel oluyordu. Bu yüzden banyoya girdim ve soğuk bir duş aldım. Sonra da oturma odasına inip kendimi koltuğa bıraktım. Lanet olasıca uykum nereye kaçtıysa onu bulup..!!!

Delireceğimi düşündüğüm bir an sessizce onun odasına gittim. İhtiyacım vardı.. Ona sarılmaya ve yanında uyumaya ihtiyacım vardı.. İçimden gelen tek şey buydu..

Kapıyı açtığımda arkası dönük uyuduğunu görünce rahatlamıştım. Yumuşak adımlarla yatağa yatıp ona iyice sokuldum ve arkasından sıkıca sarıldım.

Sadece uyumalıydım..

Gözlerimi kapattığımda uyumama engel olan bir şey vardı. Sessizce iç çekişleri ve titremesi..

Ağlıyor muydu?

Coincidence ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin