Yataktaki güzel suratı altıma aldığım an Kyung Soo'nun söyledikleri aklıma geldi. O anı tuhaf bir şekilde dün gibi hatırlıyordum.
'O gece Jong In bana sahip çıkmasaydı biriyle birlikte olabilirdim ve eğer bana herhangi biri dokunsaydı yaşamaktan bile vazgeçebilirdim. Aşık olduğum adama ait olduğum için şanslıyım.' demişti.
Dinlediklerimden sonra bu güzelliğin kalbinin de bedeninin de bir başkasına ait olduğuna emin olmuştum. Ona dokunmak benim için önemsizdi. Kimle yattığım hiç bir zaman bir önemi olmadı. Ama onun için bu önemliydi.
Tabi ki hislerim yok. Ama hisleri olan bir insanın canını yakmam.
"Bu son güzel surat. Seninle bir kez daha bu noktaya gelmeyeceğim. Al şunları üzerine giy."
"Neden? Yapmayacak mısın?"
"Duygusuz biri olabilirim ama bunu yapamam."
"Neden?"
"Seni bir süredir tanıyorum ve benimle paylaştıkların bana engel oluyor. Anlayamayacağım şeyler hissediyorsun. Ama sana dokunursam ne hissedeceğini biliyorum. Bahsetmiştim hani.. Şu arkadaşım.. Onun sevgilisinden biliyorum. Bunu yapamam."
"İyi! Ben de başkasını bulurum."
"Sakın!"
"Neden?"
"İncinirsin."
"Ne?"
"Bu umurumda bile değil evet ama sonu kötü olabilir. Sen hassas birisin. Üstelik yanımda uyumasına izin verdiğim nadir insanlardan birisin. Hayata küsmeni istemem."
Gülümsediğimde o da gülümsedi. Şuan onu anlıyor olmak istemiştim. Nasıl bir duygu onu sürekli ağlatıp bu kadar saçmalayacak noktaya getirmiş olabilir ki? Bu çok saçma..
Yataktan kalkıp altına çamaşırını geçirdi ve benimkini de bana fırlattı.
"Gidecek misin??"
"Hayır yanında uyuyacağım."
"P-peki.."
Bana arkasını dönüp yattı. Yavaşça kendime çekerek kollarıma alıp sıkıca sardım. Birini hissediyor olmak içimde hiç bir duyguyu harekete geçirmiyordu. Bu insanlar nasıl hissediyordu bilemiyorum. Gerçekten hiç bir zaman da bilemeyeceğim..
"Saçlarımı okşar mısın?"
"Ne?"
"Neresini anlamadın?"
"Şefkate ve sevgiye ihtiyacın varsa beni yatağına almak yerine hisleri olan bir adamın yatağına girmelisin."
"İyi!"
Kısa bir süre sonra titrediğini hissedince elim istemsizce saçlarına gitti. Acı çekmeyi bilemesem de acı çeken bir insanın ne hale geldiğine daha önce şahit olmuştum. Bu yüzden, ağlayan güzel suratın minik bedenini yavaşça kendime çevirdim.
Birine sarılıp uyuyacağımı ve onun yaşlarını sileceğimi söyleseler asla inanmazdım. Hatta böyle bir şeyin mümkansız olduğunu söylerdim. Ama yaptım. Sevdiği adama karşı bu kadar savunmasız olan birine sarıldım.
Birilerini belki sevebilirdim ama ben çoktan mutlu olduğum hayatı seçmiştim ve artık değiştirmeye niyetim yoktu.
"T-teşekkür ederim."
"Önemsiz."
"Biliyorum senin için önemli değil ama benim için önemli. Sarıldığın için de teşekkür ederim."
"Önemsiz. Uyuyabilir miyim?"
"Özür dilerim."
Bir kaç kez yumuşak dudaklarıyla, dudaklarım hariç yüzümün neredeyse her yerinden öpmüştü. Sonra da sessizce uykuya daldı.
Bazen kendime gerçekten kızıyorum. Neden bu kadar hissizim?
Güzellik çıtasını zirveye taşıyan bir çıtır yanımda yarı çıplak yatıyor. Üstelik bedeninin büyük bir kısmını bedenimde hissediyorum. Ama ona karşı ufacık bir his oluşmuyor içimde.
Bu iyi mi kötü mü bilemiyorum. Ama eğer hisler acı veriyorsa hissiz olmanın tadını çıkarmam gerekiyor olabilir.
Bir gün biri hislerimi harekete geçirecek olursa muhtemelen ondan sonuna kadar kaçarım. Saçma sapan duygular benim acı çekmeme sebep olamaz..
Düşüncelerimin arasında onun huzur dolu mırıltılarını duyuyordum. Onun gibi birine şu aşk dedikleri duyguyu hissetseydim kesinlikle çok mutlu bir adam olabilirdim. Ama ben asla böyle temiz bir kalp tarafından sevilemeyeceğim.
Gözlerimi açtığımda ne zaman uyuduğumu bile hatırlamıyordum. Kollarımdaki güzel surat ise hala uyuyordu.
Onu uyandırmadan sessizce çıkıp gidecektim. Ama yataktan kalkamadan koluma yapıştı.
"Gitmeyeceksin! Hani bana yardım edecektin?"
"Önce eve gidip giyinmeliyim. Bırakır mısın? Bir yere kaçmıyorum."
"Hayır ben de seninle geleceğim."
"Evime mi?"
"Evet madem giyineceksin evine gidelim."
İnatçı güzellikle birlikte evime gittim. Hazırlandıktan sonra ısrarları yüzünden bir yerlerde kahvaltı ettik.
"Bu kadar erken gitmek zorunda mıyız?"
"Evet! Çünkü çağırmıştı. Yani o çağırırsa hemen orada olmam gerek. Anlıyor musun?"
"Hayır."
"Ah pardon doğru unutmuşum."
"Ya onu tanıyorsam?"
"Ona seninle yattığımı söyleyeceksin."
"Ne?"
"Sadece beni dinle."
"Çok yanlış yapıyorsun.."
"Karışma."
"Gideyim o zaman kendin hallet."
"Hayır lütfen."
Uzun tartışmalar sonucu sevdiği çocuğun evine gelmiştik. Dakikalarca kapıda üstünü başını düzeltip bana nasıl göründüğünü sordu.
Kapıda bizi bir kadın karşıladı. İçeri doğru yürürken merdivenlerden inen kişiyle göz göze geldim. Lanet olsun. Her şeyin üzerine bir de yanımdaki güzel surat elimi tutmuştu.
"Xiumin? Sen?"
"Chanyeol..? Senin burada ne işin var?"
Daha önce yattığım güzelliklerden biriydi o..
Peki ama burada ne işi vardı?