Cömert yazar iş başında :)
Size bölüm sonu bombası bırakıp gidiyorum :)
(Bu arada son 17 bölüm ♥)
Mütüşlü yorumlar bekliyorum ♥♥
Karşımda dikilmiş öylece gözlerime bakıyordu.
Bakışları kendimi suçlu hissetmeme sebep olmuştu. Berbat bir haldeydim. Saatlerce dayak yemiş gibi hissediyordum.
Kafasının çevirip elinin tersiyle yüzünü sildi. Bir sorunu mu vardı? Neden ağlıyordu?
Merak edip bir adım attım. Fakat yanımdaki güzelliği fark edince vazgeçtim.
Tüm gece aklım ondaydı. Hayatımdaki yerini defalarca düşündüm. Her seferinde aynı cevap: KOCA BİR HİÇ! Ama istemsizce aklıma geliyordu.
Yatağına girdiğim gamzeli güzele dokunduğum her saniye gözümün önüne o geliyordu. Bu kesinlikle berbat bir şey. Lanetlenmiş olmalıydım.
Sabah uyandığımda hızla oradan çıktım. Arkadaşlarımdan aldığım mesajla evlerine gittim. Bugün gidiyorlardı ve ben gerçekten kötü hissediyordum.
"Bir kaç gün daha kalsaydınız keşke.."
Sadece bir cümle kurmuştum ama bu Kyung Soo'nun kollarıma atlayıp hıçkırıklara boğulmasına yetmişti.
"Yaaaa Min Seooook."
"Şşş sakin ol ufaklık. Sizi görmeye geleceğim."
"Söz vermek zorundasın. Hep geleceksin değil mi?"
"Çok tatlısın. Jong In'in yanından sakın ayrılma olur mu?"
"T-tamam söz. Sen de söz ver."
"Söz, geleceğim."
Arkadaşıma da sarıldığımda Kyung Soo bir kez daha ikimize birden sarıldı.
Onlar gittiğinde üç gün evden çıkmadım. Sonra da Kris'in yanına gittim. Bir şekilde toparlanmak gerek.
Kapıda beni görünce hızla çekip kollarına aldı ve sımsıkı sarıldı. Dakikalarca çırpınsam da bırakmadı. Sürekli kollarını daha da sıkıp kokumu içine çekiyordu.
"Seni çok özledim bebeğim. Biliyordum. Bana geleceğini biliyordum."
"Seni özlediğim için gelmedim Kris! Canım sıkılıyor."
"Bana hiç Yi Fan demeyeceksin değil mi?"
"Hayır."
"Peki.."
"Yat benimle."
"Ne? Bu yüzden mi geldin? Yani.. Tamam olur demek istemiştim."
"O zaman çok konuşma."
"Beni kullanıyorsun."
"Buna izin veriyorsun Kris. Vücudumun bağımlısısın. Bana ihtiyacın var ve bu yüzden buna her seferinde izin veriyorsun."
"Haklısın. Bedenine ihtiyacım var bebeğim. Hem de fazlasıyla.. Umarım canın her zaman sıkılır ve bana gelirsin."
"Kes sesini odaya yürü Kris!"
Onu incittiğimi biliyorum. Üstelik Kris'e karşı FAZLA acımasızım. Ama her gün gözlerimin önüne gelen surattan kurtulmam gerekiyor. Bu benim hoşuma gitse de onun canını yakıyor. Beni kaybetmemek için sesini çıkarmamasını kullanıyor olabilirim ama o da beni kullanıyor.
"Seni öpemeyeceğim değil mi?"
"Eğer denersen buradan giderim ve beni uzaktan bile göremezsin Kris!"
"Hayır! Asla! Yapmayacağım Min Seok. Söz."
"O zaman seninle uyuyabilirim."
"Ciddi misin? Peki sarılabilir miyim?"
"Sarıl."
"Çok soğuksun ama katlanabilirim. Seni çok seviyorum."
"İyi."
Kollarını etrafıma sarıp beni kendine çekti. Ona sarılmak veya herhangi başka bir tepki vermiyordum. İçimde saatlerce ağlama isteği vardı. Ona karşı güçsüz olmayı göze alsaydım bana sevdiğini söyleyen bu adamın kollarında ağlayabilirdim. Ama sustum ve kalbimdeki ağırlıkla gözlerimi kapadım.
Biliyorum! Geçecek! İçimdeki tüm bu saçmalıktan kurtulacağım!
~~~~~~~~~
Sakin hayatım bir anda tepetaklak oldu. Serserinin teki hayatımı da beni de alt üst etti. Aslında ondan nefret ettiğimi söyleyemem. Hatta sanırım ona.. Her neyse!
Onunla bir süre sık sık karşılaştık. En son arkadaşımın doğum gününde beni düşmekten son anda kurtarmıştı. Evet itici ve soğuk bir tip ama ona bir teşekkür borçlu olduğumdan insanca konuşmaya çalıştım. Sonunun yatakta biteceğini nereden bilebilirdim ki?
İlk gece olanların hepsini hatırlamıyorum. Aslında ona hiç bir şey hatırlamadığımı söyledim çünkü altında olmayı hala hazmedemiyorum. Ama bunun bana hissettirdiği şeyi de inkar edemem. Her önüne gelenle yatan biri olarak fazla nazikti. Dokunuşları yumuşaktı. Beni kendine çekecek kadar yumuşak..
Bana dokunduğunda bedenimden çok kalbime dokundu. Aşk belki artık bana biraz uzak ama kalbimden bir şeyler koptuğunu söylemem gerek.
Böyle birinin sevgilisi elbette olamam ama bana bir kez daha dokunmasını istiyorum ve bu duyguyu da bastıramıyorum..
Bu yüzden ona ikinci kez izin verdim. Gerçekten hayatımda aldığım en berbat karardı. Çünkü gideceği zaman hissettiğim acı beni kendime getirdi.
Ona karşı oluşmaya başlayan hislerim yok olmaya mahkumdu. Dalga geçer gibi verdiği cevaplar ve aşağılayan bakışları ondan nefret etmem gerektiğini sürekli hatırlatıyordu.
Çalıştığım yerden erken çıktığım bir akşam onu karşımda oynaşırken gördüm. En kötüsü de o saniye ağlamaya başlamamdı. Daha önce Tao'dan beni kullanmaya ve zorla dokunmaya çalıştığı için ayrılmıştım. O kabaydı. Hem de fazlasıyla.. Belki de beni bu serseriye çeken şey bana dokunuşlarının farklı olmasıydı..
Buraya ilk başvurduğumda beni barmen işe almıştı. Patron çoğu işi ona yüklüyormuş. Fazla uğramadığından tanışmadım bile. Nihayet geleceğini ve benimle de tanışacağını söylemişti. Ama iptal ettiği için erken çıkmıştım. Belki de her şey o lanet patron yüzündendi! Eğer erken çıkmasaydım o serserinin yeni avını görmeyecektim.
O olaydan sonra bir gün tatilim vardı. Ondan sonraki iki gün için de izin istedim. Çünkü içimdeki bu tuhaf histen kurtulmam gerekiyordu.
Üçüncü gün yapıştığım yataktan kendimi kazıyıp duşa girdim ve çamaşırımı geçirip televizyonun karşısına yayıldım.
Tam uyumak üzereydim ki kapı çaldı. Normalde yanlışlıkla çalanlar, Chanyeol ve postacı dışında evimin kapısını çalan kimse olmaz. Burada yalnızlığı zirvede yaşadığımdan evime kimse gelmez. Chanyeol olduğunu düşünerek o halimle kapıya yürüdüm. Dağılmış, nemli saçlar ve git gide zayıflayan bedenimle tam bir paçozdum.
Kapıyı açmamla tüm uykum kaçmıştı. Belki de çoktan uyumuştum. Yattığım yerde gördüğüm bu saçma rüya gerçek olamayacak kadar şok ediciydi.
Kapımda soluk soluğa bir halde dikilen ve gülümseyen biri vardı.
"Xiumin?"
"Min Seok. Benim adım Min Seok."
İçeri girip kapıyı sertçe kapattı ve dudaklarıma yapıştı.
Tanrım! Hani bu çocuk kimseyle öpüşmüyordu?
Tanımadığım ve sadece iki defa yattığım bu bedene bu kadar özlem duymam normal mi?
Şaşkındım.. Hem de fazlasıyla..
Ama yapmam gereken tek bir şey vardı.
Bedenine daha fazla yaklaşmak ve ona karşılık vermek..
O vazgeçene kadar..