Siz böyle tatlış olunca yazarınız hemen diyor ki 'Biraz daha mutlu edeyim' :)
Bir bölüm daha bırakıp kaçıyorum :)
İyi okumalar canlarım ♥
"K-Kris?"
"Gerçekten öpüşüyor muydunuz Min Seok?"
"Sen benim sevgilim değilsin! Şu saçmalığı kes artık. Evet öpüşüyorduk. Neden rahatsız ediyorsun? Yürü gidiyoruz."
Yanımdaki çocuğun kolundan tutup çektiğimde Kris de beni çekti.
"Gitmiyorsun Min Seok! Onunla yatmayacaksın. Seni seviyorum ve bana her şeyi yapmana izin veriyorum. Bunu yapma."
"Onunla çoktan yattım Kris. Anlayacağın bu ikinci."
"Ne? Sen kimseyle iki kez yatmazsın! Bu konuda ilk ve tek olduğumu sanıyordum. Senin için hiç özel olamayacak mıyım?"
"Sen hiç bir zaman özel değildin Kris. Şimdi beni rahat bırak."
"Yapma Min Seok! Sana aşığım! Yapma!"
"Aşk mı? Aşkın ne olduğunu biliyor musun? Bunu bilecek son insanlar bile değiliz. Sen sadece takıntılı bir pisliksin. Bir de vücuduma bağımlısın. Ama bu hastalığından kurtulsan iyi edersin."
"Min Seok lütfen.."
"O elini çek ve beni rahat bırak. Sevgilimin evine gideceğim!"
Söylediğimle yanımdaki çocuk da şok olmuştu ama başka bir seçeneğim yoktu. Ellerimizi birleştirip yürümeye başladım. Ama beni Kris'in bağırması durdurdu.
"O gece evin kapısındaki sarışın çocuğu öperken de böyle diyordun! Buna inanacağımı mı sanıyorsun?!"
"Onunla gerçekten öpüşmemiştim Kris! Sadece seni kandırmak için bir numaraydı. Ama bak bu yanımdakiyle gerçekten öpüşüyorum!"
Kolumu beline sarıp kendime çekip dudaklarımızı birleştirdim. Kris her şeyi çok net görüyordu. Ellerimi yüzünün iki yanına sabitledim ve öpücüğün şiddetini biraz arttırdım. Tuhaf olan şey Kris öfkeyle bağırıp gittiği halde buna devam ediyor olmamdı.
Kısa bir süre sonra toparlanıp yavaşça geri çekildim. Gözlerine baktığımda bedenime yayılan his beni daha fazla uyuşturmaya başlamıştı.
"Bu gece ilk defa öpüştüm."
"Ne? Hayır bu ilk değildi. Biz dün gece de.."
"Ciddi misin? Neden hatırlamıyorum ki!? Gerçekten dün gece öpüştük mü?"
"Ben kimseyle öpüşmem. Ama sana daha bunu söyleyemeden dudaklarıma yapıştın bücür."
"Bana hakaret etmekten zevk mi alıyorsun?"
"Hem de nasıl."
"Her neyse! Hadi gidelim."
"Sen de benim gibisin değil mi? Herkesle yatıyorsun. Yanılıyor muyum?"
"Aslına bakarsan o kadar çok değil."
Masum görünmeye çalışan bir serseri olduğunu düşünüyordum. Dudaklarıma açlıkla saldırması böyle düşünmeme sebep olmuştu. Ama çok da umursamadım.
Eve girer girmez elimi tutup odaya götürdü.
"Biliyor musun dün ilkim oldun. Hem de iki defa. Bugün de öyle.."
"Anlamadım?"
"Bana ilk dokunan, ilk öpen ve elimi ilk tutan.. Bu çok tuhaf değil mi?"
"Kesinlikle fazla tuhaf. Başkalarıyla yattığını söylemedin mi?"
"Evet ama kimseyle öpüşmedim. El ele gezmek isteyeceğim birileri olmadı ve şey.. Hiç bir zaman dün yaptığın şeye izin vermedim. Anlayacağın hep ben.."
"Anlıyorum."
Yavaş yavaş üzerindekileri çıkarıyordu. İşi bitince yanıma gelip beni soymaya başladı. Tabi ki buna izin verecek değildim. Sürekli dengemi kaybetmeme sebep olduğu için ondan iyice nefret ediyordum.
"Sen de herkesle yattığın halde öpüşmemişsin. Bu daha tuhaf."
"Öpüşmenin hislerle alakalı olduğunu düşünüyorum. Ben hissiz biriyim."
"Ama beni öptün."
"İnan bana hiç bir şey hissetmedim."
YALAN! Kesinlikle yalan. Evet belki duygusal şeylere yer yok hayatımda ama tuhaf hislerin tüm bedenimi sardığını da asla inkar edemem. Tabi bunu kimse bilmeyecek!
"Anlıyorum.."
"Daha öncekiler... Öylesine miydi?"
"Çoğu sevgilimdi. Öylesine insanlarla yatmam."
"Benimle neden yatıyorsun?"
"İnan ben de bilmiyorum. Seni beğenmiş olabilirim."
Yanakları kıpkırmızıydı ve gözlerini gözlerime kilitlemişti. Kollarını belime sardığında yavaş yavaş yürüyüp yatağa düşmesini sağladım.
"Şu az önce sana aşık olduğunu söyleyen adam.."
"Önemsiz bir yapışkan."
"P-peki"
Bana tuhaf hissettiren bu bedene dokunmak bir kez daha allak bullak olmama sebep olacaktı. Ama içimde durduramadığım bir şey vardı ve beni ona doğru itiyordu.
"Seni istiyorum çirkin."
"Seni istiyorum serseri."
Birbirimize son söylediğimiz cümleler onlar oldu. Kesinlikle onun bedeni bana iyi geliyor..
Sabah uyandığımda gözlerimi açmadım. Çünkü beni uyandıran şey buna engel oluyordu. Bir kez daha sarmaş dolaş bir haldeydik ama bu kez farklıydı. Benden önce uyanan bücürün kıpırtılarıyla uyanmıştım.
Saçlarımı okşuyordu. Benim saçlarımı! Bunu en son ne zaman yaşamıştım? 5 yaşındayken? Belki daha da küçüktüm. En son saçlarımı annem okşamıştı. Şimdi ise bedenini bedenimde hissettiğim bu bücürün eli saçlarımda geziniyordu. Bu kadar şefkat dolu dokunuşlar için fazla uzak değil miyiz?
Alnımda, kaşımda, gözlerimde, burnumda, şakağımda, çenemde, yanaklarımda ve en son da dudaklarımda gezen dudaklar yüzünden daha da karmaşık bir hal almıştım.
Bunu daha önce görmüştüm. Kontrolsüzce açtığım kapı yüzünden Kyung Soo'nun Jong In'i böyle uyandırdığını görmüştüm. Ama biz onlar gibi değildik. Biz 'biz' bile değildik. Üstelik o beni uyandırmaya çalışmıyordu. Öpücükleri yumuşak ve sessizdi.
En son başını boynumla omzumun arasına yerleştirdi ve kolunu sıkıca belime sardı.
"Keşke bir serseri olmasaydın."
Fısıldıyor olması hiç bir şey değiştirmiyordu. Onu fazlasıyla net duyuyordum.
En kötüsü de ben de içimden aynı şeyi geçirmiştim.
Keşke herkesle yatan bir serseri olmasaydım..