38. Bölüm

4K 267 267
                                    

"Hala yatıyor musun Min Seok! Ahh cidden! Ben bu karnımla sana masa hazırlıyorum ve sen yatıyor musun?! Anneni arayıp şikayet edeceğim!"

"Her gün çalışıyorum zaten bebeğim. Bir gün de yatsam olmaz mı?"

"Seni bırakıp gideceğim en sonunda! Yeter artık. Bıktım!"

Duyduğum ses kalbimi kırmıştı. Koşarak yanına gittim.

"Sevgilim neden ağlıyorsun? Çok özür dilerim. Seni üzmek istemedim. Ağlamana dayanamıyorum biliyorsun."

"Haha biliyorum salak! Şimdi masayı hazırlamama yardım edebilirsin."

Dil çıkartıp sandalyeye yerleşti ve bacaklarını da diğerine uzattı.

"Bir kez daha kandırıldım değil mi? Seni çok seviyorum biliyorsun."

"Biliyorum serseri."

Eğilip dudaklarından öptüğümde bana uzun uzun karşılık verdi. Bu güzellikle evlendiğim için kendimi fazla şanslı hissediyordum.

"Tekmeliyor Min Seok. Elini ver."

"Aman Tanrım! Ne zaman öpüşsek bunu yapıyor. Ben düşman değilim ufaklık. Ayrıca biz bunları yapmasaydık sen olmazdın. Lütfen uslu dur."

"Ona neler diyorsun öyle Min Seok?! O beni kıskanıyor! Hıh!"

Ellerini karnının iki yanına kapatan bu adama deli gibi aşığım.

Artık her şeyi aşmıştık biz. Hepimiz Ulsan'da birbirimize yakın yerlerde yaşıyorduk. Olanlardan sonra Seoul'deki evi de satıp bir ay içinde buraya taşınmıştık. Meğer önceden Jong Dae'de Ulsan'da yaşıyormuş..

O gün ikimiz için de unutulmayacak bir milat olmuştu. Bizim miladımız.. Belki de onu kaybetme korkusuyla karşılaşmasaydım aşkımı böyle itiraf edemeyecektim ve belki hislerimden bile emin olamayacaktım.

Ama artık çok mutluydum. Evet Jong In haklıydı. Sadece ona dokunmak yetiyordu. Benim bir tek ona ve onun sevgisine ihtiyacım vardı. Kalbimden başlayan çözülme tüm bedenime çok kısa bir sürede yayılmıştı ve ben aşkla aramdaki tüm buzları eritmiştim.

Sekiz aydır kollarımda uyuyan bu bedene aittim sadece. Hayatımın tek doğru kararıydı belki o ve ona baktığım her an huzur doluyordum.

Xiumin benim için çoktan ölmüştü. Jong In için nasıl Kai yok olduysa ben de yapmıştım. Aklıma bile gelmiyordu. Asla özlemiyordum o hayatı. Çünkü sadece Jong Dae ısıtıyordu içimi.

Gülümseyerek ona ne kadar süredir bakıyorsam bir anda çatık kaşlarıyla bağırmaya başladı.

"Orada öyle şapşal ifadenle daha duracak mısın? Karnımız aç babası. Hadi artık geri kalanları masaya getir de oğlumu besleyeyim."

"O sadece senin oğlun değil Jong Dae! O benim de oğlum. Şuna sadece oğlum demeyi bırak."

"Ona şu demez misin lütfen?"

"Sen de o diyorsun."

"Offf"

"Şimdi neden ağlıyorsun ki? Offf Tanrım! Cidden delireceğim! Bir yere varamayacak tartışmalar yapıyoruz ve her defasında ağlıyorsun."

"OğlumuZU üzüyorsun Min Seok. Daha fazla konuşma. Ben ağlamıyorum şuan o ağlıyor!"

Hemen koşup yanına eğildim.

"Sevgilim özür dilerim. Senden de özür dilerim Jong Min. Ağlamayı keser misiniz artık?"

"Hala bağırıyorsun işte. Git Min Seok. Yemeyeceğiz hiç bir şey."

Coincidence ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin