"Burada ne işin var Kris? Sana göre bir yer değil burası! Git ve başka bir barda eğlen."
"Sen buradasın bebeğim. Burası fazlasıyla bana göre."
"Lanet olsun git başımdan! Beni mi takip ediyorsun sen."
"Bu kez tesadüftü inan. Eve gidelim mi?"
"Benim bir sevgilim var zaten Kris! Tam karşında duruyor bak. O sahnedeki muhteşem sesli varlık benim sevgilim. Anlayacağın sana bir daha dokunmayacağım."
"Ciddi değilsin değil mi? Şaka yapıyorsun! Sadece onunla mı yatacaksın?! Seni seviyorum Min Seok bunu anlamıyor musun?"
"Sevgi o değil Kris. İnan artık senden daha iyi biliyorum."
O anda Jong Dae sahneden inip yanıma gelmişti. Kris'i görünce hem şaşkın hem de üzgün bir ifadeyle gözlerime baktı. Yerimden kalkıp kolunu belime sardım ve dudaklarına yapıştım.
"Yine harikaydın bebeğim. Eve ne zaman gidiyoruz."
"Yarım saat daha var s-sevgilim."
"Peki o zaman ben seni Suho'nun yanında bekliyorum. "
Kris'in yüzüne bile bakmadan Suho'nun yanına gittim.
"Bir Shake daha atsana buraya."
"Tamam geliyooor."
Tekrar içmeye başladığımda Kris gelip yanıma oturdu.
"Benden şu sümsük için mi kaçıyorsun? Ciddi misin Min Seok?"
"Ciddiyim Kris. Ayrıca o bana dokundu."
"Ne? Ne demek bu?"
"Ona aitim demek Kris. Peşimi bırak."
"Sen benimsin Min Seok! Sadece benim olacaksın! Bunu aklına kazı!"
O kalkıp gittikten sonra da Jong Dae geldi.
"Seni rahatsız mı ediyor?"
"Aynı şeyler işte. Ama kurtulduk. Çünkü seninle yattığımı söyledim."
"Bu yalan değil ki Min Seok?"
"Öyle değil. Anla işte.."
"Oww anladım. Hadi gidelim çok yoruldum. Boğazım acıyor."
"Ben seni iyileştiririm."
"Pis sapık!"
Eve gittiğimizde hemen yatağa koştu. Ben de annemlerin yanına oturup sohbetlerine katıldım. Babamla annem Kyung Soo'yu ortalarına almış sarılıp öpüp duruyorlardı.
"Heeey ne oluyor orada? Çocuğu perişan etmişsiniz anne! Bırakın kardeşimi."
Kolundan çekip yanıma oturttuğumda kollarını belime sardı.
"Çok mutluyum Min Se- şey abi diyecektim."
"Bir an önce alışsan iyi edersin."
Biz gülüşürken Jong In mutfaktan elinde tepsiyle geldi.
"İçecekleri hazırladıııım. Min Seok hoş geldin. Jong Dae nerede?"
"Uyumaya gitti. Tüm gece sahnedeydi dostum. Boğazı çok yorulmuş. O yüzden yatıyor."
İçeceklerini aldıklarında Kyung Soo'yu elinden tutup kaldırdım.
"Gel benimle odayı hazırlayalım. Anne size aşağıdaki odayı hazırlıyoruz. Çocuklara da benim odamı vereceğim. Ben Jong Dae'nin odasında yatarım."
Kyung Soo'yla birlikte yatakları hazırlayıp yanlarına döndük. Sonra ben sevgilimin odasına çıktım. Benim için gerçekten zorlu bir hayat başlıyordu. Çünkü ona sadık kalabileceğimden hala emin değildim.
Yavaşça üzerimi çıkarıp yatağa girdim. Ona sarıldığımda bana dönüp kollarını etrafıma sardı. Evet fazlasıyla huzur doluyorum inkar edemem. Ama sadece onunla olma düşüncesi beni korkutmuyor değil.
Deneyeceğim.. Sadece onun olmayı deneyeceğim..
"Seni seviyorum." diye fısıldayıp dudaklarından öptüm. Beni duymuyor da olsa beni zorlayan o cümleyi kurmuştum.
Ertesi gün büyük ailemizle güzel bir kahvaltı ettik. Sonra da annemler Jong In ve Kyung Soo'yu da alarak Ulsan'a döneceklerini söyledi. Annemlerle bir süre kalıp sonra Busan'dan buraya geri taşınacaklarmış.Küçük kardeşim abisine yakın yaşamak istiyormuş. Muhtemelen annemler de toparlanıp gelecekler ve ben istesem de eski hayatıma geri dönemeyeceğim.
Tüm gün ordu şeklinde gezip dolaştık. Akşam üzeri de onları yolcu ettik. Eve girdiğimde perişan haldeydim. Yine de onu yalnız bırakmak istemediğimden bara birlikte gittim.
Kris bir kez daha rahatsız etse de aynı tepkiyi görüp defolup gitmişti.
Eve gittiğimizde kendi odama gidecekken kolumdan tutup çekti.
"Benimle uyu sevgilim."
Yavaşça çekip dudaklarıma yapıştığında kucaklayıp yatağa götürdüm.
"Şeyy.. Min Seok bu akşam olmasa.. Ben.. Biraz korkuyorum."
"Ne? Neden korkuyorsun? Benden mi? Seni incitmeyeceğimi biliyorsun değil mi? Ayrıca bunu konuşmuştuk. Beni reddetmeyecektin."
"Bu öyle bir şey değil. Sadece.. T-tamam boşver."
Beni tekrar kendine çektiğinde dudaklarımızı birleştirdim. Onu istiyordum ve durmak gibi de bir niyetim yoktu. Neden bilmiyorum ama fazlasıyla tedirgindi. Bana dokunuşlarında bir sorun yoktu ama ona dokunduğumda irkiliyordu. Ben de olabildiğince hassas davranmaya dikkat ettim. En azından benden korkmaması gerektiğini görmeliydi.
Sabah gözlerimi açtığımda hala kollarımda uyuyordu. Yatağın diğer tarafına dönük ve kollarını karnının üzerinde birleştirmiş öylece uyuyordu. Yavaş yavaş biraz daha sokuldum. Hangi ara bu hale geldik bilemiyorum ama artık onun bana huzur verdiğini çekinmeden söyleyebiliyorum.
Onun hissettirdiği her şeyi kabullenip duygularıma engel olmaktan vazgeçtim.. Bu yüzden tüm günü güzel sevgilimin kollarında geçirdim.
Akşam olduğunda işe gitmek için kalktı. Tam kalkacakken durdurup dudaklarımdan kısacık öptü.
"Sevgilim sen bu akşam gelme. Hem orada o pislikle uğraşmanı istemiyorum. Ben sahnem bitince hemen dönerim. Olur mu?"
"Yalnız gitmeni istemiyorum."
"Sorun olmaz. Biliyorsun ben uzun süredir orada çalışıyorum."
Ne kadar ısrar etsem de kabul etmeyip beni omuzlarımdan bastırarak zorla koltuğa oturttu.
Ara vermesiyle birlikte en fazla 3 saat sonra evde olması gerekiyordu. Bir şekilde saçma sapan işlerle uğraşıp vakit geçirmeye çalışıyordum. Saate baktığımda çoktan 3 buçuk saat geçtiğini fark ettim. Sahnenin uzun sürme ihtimalini düşünüyordum ama içimde de tuhaf bir sıkıntı vardı. O sahneden inse de gece geç saatlere kadar orası açık olurdu. Bu yüzden daha fazla düşünmeyip yanına gitmeye karar verdim.
Biri için endişelenmek bana fazla yabancı bir duygu olmasına rağmen şuan onun için rahatımı bozup sokaklara dökülmüştüm..
Yol boyunca telefon elimde onu arıyordum ama hiç birine cevap vermiyordu. Son iki aramamı meşgule atınca daha fazla merak etmeye başlamıştım.
Hızla bara girdim ve gözlerimle etrafı taradım. Hiç bir yerde yoktu.
Lanet olsun!
Yalnız göndermek büyük salaklıktı!