UZAKLIĞIN
EN
BÜYÜK
YARAYDI
(YARA/KALBEN)
20 ŞUBAT 17.42
Elimdeki kolyeye bakıyordum. Ucunda bir papatya vardı. Sadece kolyeye bakıyordum. Bu kolyeyi ona verememiştim. Bekle beni Ayris geri döneceğim diyememiştim. Şimdi bir örgüte saldıracaktık ama ben sadece kolyenin sahibini düşünüyordum. O adam ona dokunamazdı. Onu elimden geldiğince korumuştum ama ya koruyamadıysam diye düşündüm. Ya ona bir şey olduysa diye düşündüm. Geri döndüğümde beni bekliyor olmazsa diye düşündüm. Sessizliğimi ise Atlas bozdu.
"Komutanım yaklaştık." Dediğinde camdan dışarı baktım. Üstümüzde üniforma değil takım elbise vardı. Katılacağımız bir balo vardı. Bu balo örgüt yöneticilerinin öldürülmesi gereken o baloydu. Ayris'i gördüğüm gün bu balonun konuşmasını yapıyordum o adamla ama doğru düzgün konuşmamıştım bile. Keşke konuşsaydım keşke adamla konuşsaydım da onu bırakıp gelmek zorunda kalmasaydım. Belki de o şehre cesedim dönecekti ama o benim cenazeme bile gelmeyecekti. Gelirdi onu tanıyordum ne olursa olsun gelirdi. Elimdeki kolyeyi Atlas'a verdim. Atlas bu görevde geride kalacak ani bir olay olduğunda birkaç kişi ile müdahale edecekti.
"Atlas bu kolye sende kalacak ve ben eğer geri dönemezsem sen bu kolyeyi Ayris Güneş'e vereceksin. İsmini unutma avukat Ayris Güneş."
Arabadan çıktım ve balonun olduğu salona doğru yürüdüm. Maskemi taktım. Balo salonu oldukça genişti.
İçeri girdiğimizde sanki bizi bekliyorlardı timden biri bilgi sızdırmıştı. Bu ise sonumuzun gelmesi demekti. Arkamızdan kapılar kapanmıştı. İçeride sadece iki kişiydik. Ben ve Oğuz ve bize silahlarını çevirmiş onlarca kişi. İyi ki o kolyeyi bırakmışım diye düşündüm. En azından ölsem bile ölmeden önce bile onu seveceğimi bilecekti. En azından gitmek zorunda olduğumu bilecekti ve biliyordum beni affedecekti. Buradan çıkmanın bir yolunu bulmak zorundaydım. Onu bir kere daha görmek için buradan çıkmak zorundaydım. Oğuz'a baktığımda korkmuyordu. Eğer ki Ayris'i tanımamış olsaydım bende korkmazdım. Onu tanımış olmak benim için bir zaaf demekti. Elim sırtımdaki silaha doğru gittiğinde Oğuz da silahını çıkarmak için hazırlanmıştı. Kapılar yine açıldığında 3 kişi daha girdi içeri anlamışlardı. Nereden anladıklarını ise bilmiyordum.
AYRİS:
20 ŞUBAT 13.22
Uyandığımda içimde çok kötü bir his vardı. Alpay'ın gidişi değildi bu his. Farklı bir histi. Kalbimin sıkışmasına sebep olacak bir histi. Gece uyuyordu. Elimi yüzümü yıkadığımda boynumdaki kolyeye baktım. Çıkarmayacaktım. Canımı yaksa bile çıkarmayacaktım. Mutfağa gittim ve bize omlet hazırladım. Telefonuma baktığımda mesaj yoktu. Alpay'ın attığı bol n ile yazılmış günaydın mesajı yoktu. Bugünün iyi geçmesi için hiçbir sebep yokken kötü geçmesi için birçok sebep vardı. Elimde bir acı hissettim. Elimi tavaya sürmüştüm. Bu aralar çok dalgındım. Gerçi bu aralar demek doğru olmazdı. Alpay gittiğinden beri çok dalgındım.
Olduğum yere oturup ağlamaya başladığımda canım çok yanıyordu biri sorsa elim yandığı içindi ama elim yüzünden değildi. Elim yanmıştı kalbim ise kül olmuştu artık. İçimdeki his büyüyordu. Ben ağlarken kapı çaldı bir yanım Alpay'ın gelmiş olmasını umarken bir yanım o adamın gelmiş olabileceğini düşünüp korkuyordu. Kapı deliğinden baktığımda kurye vardı. Kapıyı açtım ama tetikteydim. Her an bir şey olabilecekmiş gibi hissediyordum. Yine güldü ve yine not vardı ama ben açmaya bile korkuyordum.
Seninle bunu yüz yüze konuşmak yüzünün halini görmek isterdim acaba bunu okurken de yüzünde geçen gün olduğu gibi kendinden emin o ifade mi var? Artık Alpay geri dönemez. O yumruğun hıncını senden değil ondan almaya karar verdim. Alpay'ın cenazesinde görüşmek üzere.
Ne yapacağımı biliyordum.
İlk olarak çiçeğin buketini açtım. Dinleme cihazı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
V.E. -TAMAMLANDI-
Misterio / SuspensoÜnlü moda şirketinin sahibi Sinem Doğru ve Tarık Doğru'nun kızları Vera Doğru ve Elzem Doğru kaçırılır. Elzem Doğru bulunur ancak Vera Doğru bulunamaz. Ailesi kardeşini bulamayacaklarını düşünüp vazgeçse bile Elzem Doğru vazgeçmez. Yıllar sonra kard...