24. Bölüm : Kül

29 1 0
                                    

Tam iki saat geçmişti ancak hâlâ karanlıkta ve bu asansörde oturuyorduk.

"Biri var mı?!" diye bir ses duydum üstten gelen. Çok boğuk geliyordu.

"Buradayız!!" dedim hızla bağırarak. "Asansörde kaldık!!"

"Kaç kişisiniz?!"

"İki!" dedi Yalın.

"Tamam! Birazdan çıkaracağız sizi!" Derin bir nefes verdim.

"Sonunda," diye söyledim kendi kendime. "Bir daha asansöre binmeyeceğim."

"Neden?"

"En kötü asansör anım olarak kalacak. O yüzden."

"Ben yanındayım diye mi?"

"Evet."

"Benden bir anda nasıl bu kadar nefret edebiliyorsun?" Senden nefret etmiyorum aptal. Etmeye çalıştığım için böyle. Hiçbir şey söylemedim. "Bazen gerçekten beni tanımadığını düşünüyorum." Güldüm.

"Ben," dedim ancak devam etmedim. Sustum.

"Devam et."

"Ben senin saç renginin tonunu, bakışını, kızdığında çatılan kaşlarını, sırıtırken eğer komik bir şey varsa dudakların sola, dalga geçercesine sırıtıyorsan dudaklarını sağa doğru kıvrıldığını, kime ne kadar değer verdiğini, kimden nefret ettiğini, sigaranı yakarken dudağının sol tarafına daha yakın koyduğunu, söndürürken üç kere kül tablasına bastırdığını, kokunu, tenini, seni güldüren şeyleri, korkutan şeyleri, geceleri uyumanı engelleyen derdini biliyorum. Ama haklısın, seni hiç tanımıyorum." Işıklar yandı bir anda. O anda bana ışıldayan gözlerle bakan gözlerini gördüm. Hafifçe dolduğuna şahitlik ettim.

"Bundan sonra sen ne dersen o olacak. Git dersen giderim, kal dersen kalırım. İstersen yüzümü bile görmezsin. Sadece bebeğimizi benden uzak tutma."

"Buna hakkım yok zaten. Sen onun babasısın. Dün, bugün ve yarın bu hep böyle kalacak."

"Özür dilerim. Belki şimdi değil ama bir gün beni affedersin." Bir şey söylemedim. O anda asansör çalıştı. "Seni seviyorum." Asansör aşağıya indiği gibi koşar adımlarla uzaklaştım yanından. Dışarı çıktığımda Hasan'ı ve arabayı gördüm. Bakışları kolundaki saatindeydi. Hızlı adımlarla arabaya ilerledim. Hasan'ın açtığı kapıdan içeri girdim.

"Hasan, Nalan'ın odasında çantamı unuttum onu alır mısın?"

"Tamam abla." Hasan hastaneye doğru ilerlediğinde arabada yalnız kalmıştım. Bu boşanmayı ertelemeyecektim. Bu boşanmayı ben istiyordum ve bunun bebeğimle ilgisi yoktu. Hasan birkaç dakika sonra gelmişti. "Nereye gidiyoruz abla?"

"Büroya."

"Tamam." Çantamı bana verdiğinde içini açtım. Ultrason kağıtlarına baktım. Bebeğimin ilk fotoğrafı.. Telefonum çalmaya başladığında arayan kişiye Zeynep'ti. Meşgule attım. Ardından yeniden aramaya başladı. Tem dört defa meşgule verdikten sonra beşinci aramasını açtım.

"Sen beni aramaya utanmıyor musun?"

"Nefes, konuşmamız gerek."

"Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok." Kapatacağım sırada konuştu.

"Nefes kapatma. Konuşmamız gerek diyorum. Babanla ilgili."

"Senin söyleyeceğin hiçbir şeyi dinlemeyeceğim."

"Nefes, önemli diyorum. Önemli! Sahile gidiyorum. On dakikaya oraya gel." Telefonu kapattı. Derin bir nefes aldım.

"Sahile gidiyoruz Hasan. Haddini bildirmem gereken biri var."

Kesilen NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin