"Anne, yemek istemiyorum."
"Yemek zorundasın ama Cem. İlaç içeceksin daha. Hadi anneciğim, biraz daha."
"Of anne." Dudaklarını aralayıp uzattığım çorbayı içti.
"Güzel olmuş mu? En sevdiğin çorba."
"Çok güzel olmuş," dedi gülümseyerek.
"Güzel oğlum benim." Saçlarının üzerini öptü. "Bugün.. Babanla konuştuk." Kaşları çatıldı ve bakışları değişti.
"Gitmemiş mi?" diye sordu. Başımı iki yana salladım.
"Artık gitmeyecekmiş. Hep burada. Ve, hasta olduğunu duymuş. Çok üzülmüş."
"Üzülsün," dedi omuz silkerek.
"Ve yarın bize gelecek."
"Nasıl gelecek? Gelmesin. Anne, Cemre?"
"Birazdan söyleyeceğim. O zaten çok mutlu olacak." Gülümsedi. "Eğer istemezsen arar gelmemesini söylerim. Ama bence bir dinlemen gerek bi' tanem? Hım? Ne dersin? Sonrasında sen ne istersen onu yaparız. Olur mu?"
"Tamam. Gelsin." Gülümsedim.
"Seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi Cem?" Başını salladı. Yanağının üzerini öptüm. Ardından da saçlarını.
"Anne daha fazla yemek istemiyorum."
"Tamam." Komodinin üzerine uzanıp şurubunu çıkardım kutusundan. Biraz çalkalayıp kaşığını döktüm. Üç ilacını da içerdikten sonra uyuması için üzerini örtüp ışığı kapattım. Aşağıya inip mutfaktaki işlerimi hâllettim. Cemre içeride ödevlerini yapıyordu. İşim bittiğinde yanına oturdum.
"Bitti mi ödevlerin bebeğim?""Bitti anne." Resim yapıyordu. "Bak." Resmini bana gösterdi. İki kişi çizmişti ve ele tutuşuyorlardı.
"Sen ve Cem'i mi çizdin?"
"Hayır anne. Babam ve sen." Aslında benziyordu. Cemre'nin resim yeteneği vardı. "Hani sizin bir fotoğrafınız var ya, babam sana arkandan sarılıyor. Sen kameraya o da sana bakıyor. Onu çizmek istedim ama biraz zorlandım."
"O fotoğraf kaybolmuştu sanki?"
"Eee, hayır. Onu ben aldım, sakladım. Cem izin vermiyor ya bakmama. O görmeden bakıyorum babama."
"Güzel kızım benim. Sana bir şey söylemek istiyorum."
"Söyle anne?"
"Bugün babanla konuştum." Dudakları aralandı. Gözleri parladı sanki. Elindeki kalem yere düştü. "Sizi çok özlediğini söyledi. Bu gece İstanbul'a geliyormuş. Yarın da bize gelecek. Evimize."
"Babam mı geliyor?" dedi heyecanla. "Babam bizi görmeye mi geliyor?!"
"Evet aşkım." Hızla kucağıma atladı. Sıkıca sarıldı.
"Sonunda anne. Bak, ben size gelecek demiştim. Bana inanmamıştınız."
"Haklıymışsın kızım. Sana inanmadığım için özür dilerim." Gülümsedi.
"Yarın be giyisem? Pembe mi? Mor mu?"
"Beyaz giyi," dedim gülümseyerek. "Baban beyaz elbiseleri sever." Yutkundum.
"Hani bizim aynı var ya. Onu giyelim mi?" dedi heyecanla. Geçen ay almıştık yanlış hatırlamıyorsam. İkimizin de elbisesi aynıydı. Beyaz.
"Olur," dedim hevesini kırmamak için. Gülümseyerek bana yeniden sarıldı. Ben de ona sarıldım. Saçlarını öptüm.
"Hadi sen resmine devam et ama burada Cem'le seni de çiz." Başını salladı. Yerine oturdu. O resimi bir köşeye koyup boş bir kağıt aldı ve baştan başladı. İkimizi çizdiği resme çizmemişti. O resim çizerken ben de onu izledim. Bana okulda olanları anlattı. Babası geldiğinde yapmak istediklerini anlattı. Yine hayalinde Yalın'la yapmak istediği şeyleri anlattı. Saat iyice geç olduğunda uykusu gelmişti. "Cemre, geç oldu bebeğim hadi uyu artık." Yeniden esnedi. Başını sallayarak ayağa kalktı ve sıkıca bana sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kesilen Nefes
Ficção Adolescente*MAFYA KURGUSUDUR* ... Nefes Baysal güçlü iş adamı Oğuz Baysal'ın kızıdır. Yıllar öncesinden miras kalan bir gizem yüzünden Yalın Türker'le beraber hareket etmek zorunda kalan Oğuz Baysal için bu hiç de hoş bir durum değildir. Küçük anlaşmanın sonuç...