Bir hafta. Tam bir hafta geçmişti o günün ardından. Cem resmen sokakta yürürken bile etrafına bakınmaya başlamıştı. Ama bu öylesine bir bakınma değildi. Yalın peşimizdedir diye korkuyordu. Defalarca kez ona korkmamasını söylemiştim, elinde değildi. Korkuyordu. Yalın'a her konuda öfkeliydim, ama bu konuda bir haftada her şeyden daha çok öfkeliydim. Benden önemli olan şey çocuklarımdı. Oğluma verdiği korku beni deliye çeviriyordu. Karşıma çıksın bir yerde istiyordum çünkü sağlam bir yumruk çakacaktım.
Telefonum çalmaya başladığında çocukların okulundan aradıklarını görmüştüm. Hızla aramayı cevapladım.
"Efendim?"
"Nefes Hanım iyi günler. Panik yapmayın lütfen ama Cem'i hastaneye götürüyoruz."
"Ne?!" dedim hızla. "Neden?"
"Önce sebepsiz yere kusmaya başladı. Sonra ise titremeyle gelerek bayıldı. Şu an hastaneye gidiyoruz."
"Hangi hastane?"
"Okula yakın olan."
"Hemen geliyorum." Telefonu kapattım. Çantamı aldığım gibi kapıya çıktığımda bir anda birine çarpmıştım. Başımı kaldırıp baktığımda Yalın karşımdaydı. "Senin ne işin var burada?!"
"Sadece konuşmak istiyorum. Eğer sakin olursan.."
"Olamam! Tamam mı? Olamam!" Hızlı adımlarla yanından uzaklaştım. Bürodan çıkarken peşimden geliyordu.
"Nefes!" dedi arkamdan. Arabaya bindiğimde çalıştırmaya çalıştım. Marşa bastım. Çalışmadı. Bir daha denedim. Yine çalışmadı. Bir kez daha.. Bir kez daha.. Yine çalışmadı. Cama iki defa tıkladı. Kapıyı açıp arabadan indim. "Nereye gidiyorsun bu kadar acele?"
"Taksi yok mu?" dedim hızla etrafıma bakınarak.
"Nereye gittiğini söyle."
"Hastaneye, oldu mu?! Senin yüzünden bayılan oğlumun yanına gidiyorum!" Bakışlarının değiştiğine şahitlik ettim. Dudakları aralandı.
"Arabaya bin," dedi hızla kendi arabasına geçerken. Yerimde durdum. Kornaya sertçe bastığında hızlı adımlarla ilerleyip yanına bindim. "Hangi hastane?"
"Düz git, tarif edeceğim." Gaza abandı. Vücudum öne doğru savrulduğunda hızla tutunmaya çalıştım ancak başımı vuracağım sırada bir eli göğsümden beni geriye çekti. Hızla elini ittirdim. Sağ elimdeki yüzük eline çarptığında birkaç damla kan akmaya başladı elinden. Umursamadım. Arkama yaslandım. "Sola dön. Yüz metre sonra sağa. İkinci sapaktan dönünce hemen karşıda." Dediklerimi yaptı. Araba hastanenin bahçesinde durduğunda arabadan indim. Hızla içeri girdim. O sırada müdürü gördüm. "Oğlum nerede?"
"Öğretmeniyle birlikte içerideler Nefes Hanım. Ne oldu biz de anlamadık. Sabah biraz üzgün gibiydi sadece. Bir şeyi yoktu."
"Tamam Müdür Bey." Yalın'a baktım. "Sakın geleyim deme." Olduğu yerde kaldı. İçeri girdiğimde Cem içeride yatıyordu. Kolunda bir serum vardı. Öğretmeni müdür beyle hemen hemen aynı açıklamayı yapıp çıkmıştı. Cem'e yaklaşıp saçlarına dokundum. "Oğlum," dedim, kendimi tutamayıp ağlamaya başlamıştım. "Affet beni. Sana bunlari yaşattığım için affet." Hıçkırarak ağlamaya başladığımda minik elinin üzerini öptüm.
"Anne," dedi mırıldanarak.
"Cem, bebeğim. Çok, çok, çok korktum."
"Anne ben yine o rüyayı gördüm. Çok korkuyorum." Bana sıkıca sarıldı.
"Korkma oğlum. Buradayım ben. Yanındayım."
"Cemre nerede anne?"
"O okulda. Hakime ablan alır onu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kesilen Nefes
Novela Juvenil*MAFYA KURGUSUDUR* ... Nefes Baysal güçlü iş adamı Oğuz Baysal'ın kızıdır. Yıllar öncesinden miras kalan bir gizem yüzünden Yalın Türker'le beraber hareket etmek zorunda kalan Oğuz Baysal için bu hiç de hoş bir durum değildir. Küçük anlaşmanın sonuç...