"Rakı," dedi sadece benim duyacağım bir sesle. "Dünyada çift bardakla içilen tek içkidir. Aşk ve sevda gibi. Sen ve ben gibi. Birlikte ama aynı şey değil. Birbirlerini her zaman tamamlarlar çünkü biri olmazsa, diğeri de olmaz."
"Biri olmazsa diğeri de olmaz," dedim onu tekrar ederek. "Sen bizi yok ettin o hâlde."
"Biri olmadan diğeri yaşar sandım. Yanılmışım."
"Yalın, yapma. Uzak dur benden."
"İnan çabalıyorum."
"Ama başaramıyorsun."
"Sen de başaramıyorsun." Derin bir nefes alarak başımı çevirdim. Çocuklara baktım. Parmaklarını parmaklarımda hissettim. Yavaşça birbirine kenetledi ellerimizi. "Seni seviyorum." Dudaklarımı araladım cevap vermek için. Sonra hızla kapattım. Gözlerimi kapatıp kendime gelmeye çalıştım. Başımı çevirdim. Yarım kalan rakımı diktim kafama. Kendi kendine gülmeye başladı birden.
"Neden gülüyorsun?"
"Aklıma bir şey geldi de."
"Ne geldi?"
"Ayran içip ayrı düşeceğimize rakı içip sevişelim." Göz devirdim. Daha çok güldü.
"İç rakını kiminle istiyorsan seviş. Bana ne."
"Sana ne, öyle mi? Şimdi kalkıp burada bu gece için birini bulsam.."
"Seni öldürürüm." Kahkaha attı. "Gülme. Seni gerçekten öldürürüm."
"Bir daha," dedi ellerimize bakarken. "Sana benden başka biri bebeğim, sevgilim ya da herhangi bir sevgi kelimesi söylerse dilini koparıp pitbullara yedireceğim."
"Sana bir şey diyeceğim, biz ikimiz de psikopatız farkında mısın?" Güldü.
"İki psikopat yaşar gideriz işte."
"Ama sende daha çok var. Neyse ki zekâ anneden geçiyor." Dudakları kıvrıldı.
"Cem'in kıvrak zekâsı aynı sana benziyor. Olgunluğu, insanlara karşı tutumu, kullandığı kelimeler, bakışları. Tamamen sen." Gülümsedim.
"Cemre'de sana benziyor. En küçük şeye sinirlenmesi, sürekli etrafındakilere küfür etmek istemesi." Güldü. "Düşünceleri, gözleri, hayalleri, yürüyüşü bile sana benziyor biliyor musun? Sinirlenince senin gibi yumruğunu sıkıyor. Bebekken daha çok benziyordu sima olarak. Özellikle senin bebekliğine."
"Sen benim bebekliğimi nereden biliyorsun?"
"Annen göstermişti. Yasin'le beraber buradan gidene kadar hep görüştük. Sonra koptu iletişimimiz. Şimdi nerede ne yapıyorlar bilmiyorum."
"Annem hasta Nefes. Kanser ve ileri derece. Belçika'da bir hastanede tedavi görüyor. Yasin de onunla beraber."
"Öyle mi? Geçmiş olsun bilmiyordum. Ne kanseri?"
"Kemik iliği." Başımı salladım yavaşça.
"Çok mu ilerlemiş?"
"Dördüncü evre. Doktor birkaç ay verdi." Yüzü asılmıştı. Elimin üzerini okşadı yavaşça baş parmağıyla. Ardından ise elimin kaldırıp üzerine minik bir öpücük bıraktı. Derin bir nefes alarak arkama yaslandım. "Nefes," dediğinde başımı çevirdim. "Teşekkür ederim. Ben sana onca şey yaptım ama sen hâlâ elimi tutuyorsun."
"Evet, bana çok şey yaptın. Önce sevdiğine inandırdın, sonra biz olabileceğimize inandırdın, sonra sevilmediğimi yıllarca, yıllarca ilklerime kadar hissettirdin ve şimdi gelip beni sevdiğini söylüyorsun, sana inanmamı falan istiyorsun. Ben daha sana hesap bile sormadım, dokuz yıl.. Dile kolay değil mi? 8 yıl 5 Ay 19 Gün sevilmediğimi hissettirdin bana. Şimdi sen söyle Yalın? Seni nasıl affedeceğim?" Başını yavaşça sallayarak önüne çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kesilen Nefes
Teen Fiction*MAFYA KURGUSUDUR* ... Nefes Baysal güçlü iş adamı Oğuz Baysal'ın kızıdır. Yıllar öncesinden miras kalan bir gizem yüzünden Yalın Türker'le beraber hareket etmek zorunda kalan Oğuz Baysal için bu hiç de hoş bir durum değildir. Küçük anlaşmanın sonuç...