4. Bölüm : Yıldızlar

75 3 0
                                    

"Durumu gayet iyi," dedi babam yanıma oturarak.

"Ne zaman gelir halamlar?"

"Birazdan gelmiş olurlar," dedi saatine bakarak. Derin bir nefes alıp başım dizine koyarak uzandım. Saçlarıma dokundu. "Küçükken de böyleydin. Anlat bakalım, neye sıkıldı canın?"

"Canım sıkılmadı ki."

"Babaya yalan söylenmez küçük hanım. Küçükken de canın ne zaman sıkılsa dizime yatıp uyurdun."

"Ve sen her seferinde bana anlattırırdın."

"Canım kızım," dedi sessizce. Saçlarımı sevdi. "Anlat hadi bana." Sessiz kaldım. Kapı çaldığında yavaşça kalktım babamın dizlerinden. Kevser Abla halamlara kapıyı açmışlardı.

"Oylum," dedi babam gülümseyerek.

"Abiciğim," diyerek babama sarıldı halam.

"Enişte, hoş geldiniz," dedim gülümseyerek.

"Nefesciğim, asıl sen hoş geldin."

"Hoş buldum," dedim gülümseyerek. Halam babamdan ayrılıp sıkıca bana sarıldı.

"Kuşum benim, çok özledim seni."

"Ben de halacığım." Halamdan ayrılıp on altı yaşındaki kuzenime baktım. "Beste, gel buraya." İstemeye istemeye yanıma gelip bana sarıldı.

"Hoş geldin abla."

"Sen de hoş geldin hayatım. Kocaman kız olmuşsun sen. Çok da güzelleşmişsin."

"Kevser Hanım, bunu alır mısınız?" dedi halam elindeki poşeti Kevser Ablaya vererek.

Beraber salona geçip oturduğumuzda babam ve eniştem işlerle ilgili konuşmaya başlamışlardı.

"Yemek hazır Oğuz Bey."

"Hadi masaya geçelim," dedi babam ayağa kalkarak.

"Ben geliyorum şimdi," diyerek mutfağa ilerledim hızla. "Kevser Abla, üst kattaki misafirimize bir tepsi hazırlar mısın? Ben götüreceğim."

"Tamam kızım." Hazırladığı tepsiyi alarak mutfaktan çıktım. Halamlar görmeden üst kata çıkıp Yalın'ın odasına geldiğimde dedin bir nefes alarak dizimle kapıyı çalarak dirseğimle açtım. Gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu. Uyuyor olmalıydı çünkü uykusunda hareket ettiği için yarası kanamış, kanı belinden süzülüyordu. Hızla elimdeki tepsiyi komodinin üzerine bırakarak yanına yaklaştım. Belindeki sargıyı açıp bezin arka tarafıyla süzülen kan damlalarını sildim.

"Ah be Yalın," diye mırıldandım kendi kendime. Yarasına baktığımda yüzümü buruşturdum. "Umarım.. İyileştiğinde bunu sana yapandan hesabını sorarsın." Yarasının etrafını güzelce temizledim. Ardından ise pansuman yapmak için pamuğa ilacı döktüğümde uyanacağını biliyordum. Yavaşça yarasının kenarlarına sürdüm pamuğu.

"Ah," diye inledi irkilerek. Gözlerini aralayıp bana baktı.

"Yaran kanamış. Özür dilerim canını yakmak istemedim sadece.."

"Sorun yok." Ben pansumanını yaparken o ise sessiz kalmıştı. İşim bittiğinde yarasını sardım yeniden. "Gelmeni bekledim. Gelmedin." Son konuşmamızdan sonrayı kastediyordu.

"Gelmem mi gerekiyordu?"

"Gelirsin sandım."

"Sanma. Yemeğini ye, ilaçların da çekmecede. İçersin sonra. Fazla hareket etmemeye çalış. Yaran bu şekilde kapanmaz."

"Ben yarın gideceğim." Kaşlarım havalandı bir anlığına.

"Sen bilirsin." Ayağa kalktım. Bir şey demeden odasından çıktım. Aşağıya inerek masaya geri döndüm.

Kesilen NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin