Bir hafta ne kadar hızlı geçebilirse o kadar hızlı geçmişti. Bir anda buluşacağımız gün gelmişti. Aynadan üzerime baktım uzun uzun. Yazın sonunu iyi değerlendirmek istiyordum. Üzerime beyaz, çiçekli bir elbise giyimiştim. Elim buna gitmişti, neden bilmiyorum. Ayağımda hasır sandeletlerim, omuzumda da hasır çantam vardı. Bugün saat üçe randevu almıştım. Beraber gideriz diye. Gelmek istediğini biliyordum.
Saat ikiye gelirken evden çıktım.
"Nereye abla?"
"Sahile gideceğiz."
"Tamam abla." Arabayı çalıştırdı. Yaklaşık on beş dakika sonra, ikiyi beş geçe gelmiştik. Bankta öylece oturmuş, denize doğru bakıyordu. Hasan kapımı açtığında arabadan indim. "Abla, geleyim mi?"
"Gerek yok. Sen dur burada."
"Tamam abla." Adımlarım yanına ilerledi. Bankta boş bıraktığı yere oturdum.
"Geldin," dedi bana bakarak. Başımı salladım.
"Geldim."
"Yüzüklerini takmamışsın.."
"Boşuna göndermişsin. Takmayacağım."
"Yüzüme bakmayacak mısın?"
"Ben bakarım da," diyerek yüzüne çevirdim naşımı. "Senin bakmaya nasıl yüzün var, orayı anlamış değilim." Son gördüğümden beridir sakalları uzamıştı. Saçları da aynı şekilde. Üzerinde beyaz tişörtü ve siyah pantolonu vardı. Onu tişörtle gördüğüm nadir anlardandı. Genelde gömlek ve ceketi olurdu hep üzerinde. İş adamı kimliğinden ödün vermezdi ama şu an öyle değildi. Sanki şu an yanımda her şeyden arınmış bir şekilde duruyordu. Yalın Türker değil, elinden silah düşmeyen adam da değil.. Sadece Yalın vardı karşımda. Bebeğimin babası Yalın vardı.
"Yüzüne bakamayacağım bir şey yapmış olsaydım bakamazdım. Ama yapmadım." Güldüm.
"Yapmadın. Ben kendi kafamdan uyduruyorum çünkü. Sevdiğim adamdan ayrılmak için bahane bulamadım, kendi kafamdan uyduruyorum."
"Yapmadım Nefes. İnan bana ben yapmadım. Saçının teline, tırnağının ucuna zarar gelse dünyayı yakacakken nasıl seni üzerim ben?"
"Gözümle görmemiş olsaydım sana inanırdım biliyor musun? Yirmi yaşımda yaptığım hata bana bir sürü şeye mâl olmuşken kim ne derse desin ben sana inanırdım. Ama gözümle gördüm. Fısıldasam duyacağın kadar yakından gördüm hem de."
"Nefes görülen veya görülmeyen hiçbir şey yapmadım diyorum neden inanmıyorsun bana?"
"Ben buraya bunları konuşmaya gelmedim. Konumuz.." Sesli dile getirmek kalbimi hızlandırıyordu.
"Evet, söyle. Konumuz?"
"Bebeğim."
"Bebeğimiz," dedi düzelterek. "Bizim bebeğimiz."
"Her neyse."
"Bir karar verdin mi?"
"Evet," dedim başımı sallayarak. "Bir ihanetin bedelini bebeğime kesmemeye karar verdim."
"Ortada ihanet yok."
"Var. Bebeğim doğacak. Sen olsan da olmasan da."
"En doğrusu bu Nefes. Ailemizi bozmaman."
"Aile demişken," diyerek çantamın içinden dilekçeyi çıkarıp ona verdim. "Bunu imzala."
"Ne bu?" Dilekçeye baktı. Ne olduğunu anladığında hızla bana bakmıştı. "Hayır," dedi başını iki yana sallayarak. "Ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Hayır." Ben çoktan imzalamıştım. Dilekçeyi yırtıp attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kesilen Nefes
Ficção Adolescente*MAFYA KURGUSUDUR* ... Nefes Baysal güçlü iş adamı Oğuz Baysal'ın kızıdır. Yıllar öncesinden miras kalan bir gizem yüzünden Yalın Türker'le beraber hareket etmek zorunda kalan Oğuz Baysal için bu hiç de hoş bir durum değildir. Küçük anlaşmanın sonuç...