6. Bölüm : Hastane

90 4 0
                                    

Saatler geçmiş, öylece beklemekten başka çarem yoktu. Gözlerimden yaşlar artık usul usul akıyordu. Yalın yanımda oturuyor, elimi tutuyordu. Kimseden ses çıkmıyor, herkes babamdan gelecek haberi bekliyordu.

"Nefes," dedi Yalın sessizce. "Yoruldun, dinlenmek ister misin?" Başımı iki yana salladım. "Peki."

"Yalın," dedim başımı ona doğru çevirerek. "Nasıl katlandın?" Babasının ölümünden bahsediyordum. Ve o da bunu anlamıştı.

"Çok zordu. Hele de ilk ay. Katlanamam sanıyorsun, ama her acıyı unutuyorsun Nefes. Elbet yaşamak için bir sebep buluyor insan."

"Benim babamdan başka bir sebebim yok."

"Olur belki. Yani, birini seversin. İleride. Bizim işimiz bittikten sonra yani. Sonuçta, bizim yapacaklarımız bitmeden birini sevmezsin diye düşünüyorum. Sever misin?"

"Kimi?" dedim başımı çevirerek.

"Birini işte."

"Bilmiyorum. Sevmek isterim, ama becerebilir miyim, işte onu bilmiyorum." Parmakları avcumun içine değdi yavaşça. "Sana bir şey soracağım." Başını çevirip bana baktı ve devam etmem için bekledi. "Bana.." Etrafıma bakıp bizi dinlemediklerinden emin oldum. "Evlenelim derken aklında nasıl bir plan vardı?" Dudaklarını araladığı sırada kapı açıldı. Çıkan doktoru gördüğümde ayağa kalkarak hızla yanına gittim.

"Oğuz Baysal'ın yakınları mı?"

"Evet," dedim korkuyla başımı sallayarak. "Ben kızıyım. Babam iyi değil mi? İyi bir şeyler söyleyin lütfen."

"Çok zorlu bir ameliyat süreci geçirdik. Kendisini şu an uyutacağız. Bir süre de yoğun bakımda olacak."

"İlerleyen süreç iyi olacak ama degil mı doktor?" Halam bitkin gözüküyordu.

"Göreceğiz. İlerleyen süreci şu an bilemiyoruz. Hastamızı sürekli takip edeceğiz. Geçmiş olsun." Diyerek ilerlediğinde hızla peşinden ilerledim.

"Doktor Bey, ben babamı görebilir miyim?"

"Şimdi değil. Yarın durumuna göre bakarız."

"Peki," diyerek çekildim. O sırada ise babamı sedyeyle çıkarmışlardı. "Babacığım!"

"Abi!" Hızla sedyenin peşinden ilerledik. Babamı yoğun bakıma aldıklarında ben öylece pencereden izlemiştim babamı. Başımı çevirip halama baktım.

"Hala, siz gidin. Sabah gelirsiniz. Ben buradayım."

"Olmaz. Seni yalnız bırakmam."

"Ben burada olacağım efendim," dedi Melih, halamı rahatlamak için. Halam başını çevirip ağlamaktan helak olmuş kızına ve kızını teselli eden eşine bakarak titrek bir nefes aldı.

"Tamam. Yarın geri gelirim. Ben gelince sen gidersin, en azından bi' duş alırsın. Babana da kıyafet getiririm ben gelirken."

"Tamam," dedim başımı sallayarak. Halam, Beste'yi ve eniştemi alarak gitti. Camın önüne ilerleyip babama baktım. Gözlerimden yaşlar akarken Melih yanıma geldi.

"Nefes Hanım, Oğuz Bey bu kadar çabuk pes edecek bi' adam değil. Üzülmeyin."

"Umarım Melih. Umarım." Yanımdan uzaklaştığında kollarımı birbirine bağladım. Birden Yalın'ın ellerini hissettim kollarımda. Omuzlarına ceketini giyidirmişti.

"Üşürsün diye arabadan almıştım. Hastaneler soğuk oluyor. Yani en azından ben çok üşümüştüm."

"Teşekkür ederim." Derin bir nefes aldım. "Candan Erçetin'in bir şarkısı var ya: Yalan. Babam o şarkıyı çok severdi. Sürekli de söylerdi. Ben de dünyada ölümden başka yalan olmayan şeyler de var deyip onu dinlediği için kızardım. Sanırım şu an anlıyorum. Dünyada ölümden başkası yalan."

Kesilen NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin