10. Mahalle

6.5K 467 94
                                    

Emir Can İğrek- 1001

Keyifli okumalar!!!

Gözyaşlarım hızla akmaya devam ederken burnumu çektim sertçe. "Nefret ediyorum," diye homurdandım. Nasıl geldiğimi bilmediğim çıkmaz sokakta yere çökerek sırtımı duvara yaslamış, başım dizlerimde iç çeke çeke ağlıyordum. "Herkesten, her şeyden, kendimden."

Verdiğim kararlardan.

"Aptal!" diye kızdım kafamı kaldırdığımda. "Bir inat uğruna geldin tanımadığın insanların yanına!" Müstehaktı bana, ne sanıyordum?

Sevilir miydin on yedi yıl sonra? Bir kan bağı çözüm olsaydı Yusuf abin sırf evden kaçmak için asker olur muydu?

Olmazdı. Akça ailesi ilk ve son çocuklarına hep ayrı davranmıştı. Abimle tüm sorunlarını bilmesem de bana olan sorunları hakkında epey bilgim vardı.

İki yaşındayken yaşadığım hastalık yüzünden bir ay hastanelerde yatmıştık Mihrimah Akça'nın anlattığına göre. Gün geçtikçe kötüleşen hallerim, şimdiki kadar halleri iyi olmayan Akça ailesi ile evin içinde bir matem havası veriyordu.

Ne kadar doğrudur söylenen elbet bilemezdim ancak o zamanlar bir doktorun yanına geldiğini söylemişti Mihrimah Akça. Durumumun kötü olduğunu söyleyen doktor yaptıkları hiçbir iğnenin, hiçbir ilacın işe yaramadığını bu yüzden de yurtdışından ilaç getireceklerini ancak bunun için onay almaları gerektiğini söylemişti. Çünkü getirilen ilaç Türkiye de bir ilk olacaktı ve sanırım bu konu da bende denek oluyordum. Her ihtimale hazır olmaları gerektiğinin altını çizen doktor ile elinden başka bir şey gelmeyen Mihrimah Akça kabul etmişti.

Şanslıydık ki iyileşmiştim gün geçtikçe. Yine de bunun emareleri çabuk silinmemişti Akça ailesinden. Bu yüzden evin biriciği denilerek şımartılmıştım. Ne zaman onlu yaşlarıma girmeye başlamıştım, o zaman kardeşler arasında kopukluklar başlamıştı. Önce Barın ve Çınar başlamıştı canıma okumaya. Anne ve babaları bana kıyamadığından onlar çok kolay kıyabilmişti.

Anne ve babasının her onayını alan Naz ise onlara karşılık vermişti çat çat. Gerçi her şey öğrenildiğinde ve evin diğer çocukları toplanıp üzerime geldiğinde Mihrimah Akça ve Mehmet Akça beni vatan savunur gibi savunmuş, üçümüz dört duvar arasında kaldığımızda ise bu savunmanın sadece onlara karşı olduğunu göstermişlerdi.

O zaman ki Naz adalet diyordu buna; onlara kızdıysa sana da kızacaklar ağlama. Şimdi ki Naz ise farkındaydı her şeyin, söylenen tüm kelimelerin, yapılan tüm hareketlerin psikolojik şiddet olduğunun.

Saatlerdir burada dursam da tek bir ses duymamıştım, şimdi gittikçe bana yaklaşan adım sesleri dışında. Korkuyla bakışlarımı oraya çevirdiğimde gelenin Asaf olduğunu görmek içimi rahatlatmamıştı.

Ben gözyaşlarımı ellerimle silerken benim gibi duvarın dibine çöktü hiçbir şey demeden. Kalkmak adına harekette bulunmadım ancak ağlamayı bırakmıştım şimdi. Zaten yalnız ağlayayım diye buradaydım, ne diye gelmişti bu?

ALTIN KADEHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin