27. İlaçlar

5K 429 294
                                    

Merhabalar, ben geldiiim!!! Normalde yarın gelecektim ama biraz önce bu ayrılık fazla yorumunu görene kadar sürdü bu düşüncem... Kitabı bu kadar çok seviyo olmanız hüngür şakır ağlamama neden olacak 😭

28in son sahnesini yazmadım, bizi büyük bir bölüm beklediğinden 28de dahil önümüzdeki birkaç bölümü soft yazmaya çalışıyorum 🥹

Bir de... Geceleri dost edinmiş durumdayım, gündüzler ne kadar düşman olmuş olsa da bana, geceleri uykusuzluğun arasında buraya gelip bölüm yazıyorum. Ve evet bu bölüm gece yazıldı... Yani beğenmezsen bozuşuruz????

Cem Yenel- Pusula

Keyifli okumalar!!!!

🌸

"Çınar'ı karşımıza alıyoruz," demiştim tarihini hatırlamadığım ama epey önce olduğunu bildiğim bir gün. "Her şeyi biliyorsun Pars, onun bana olan nefretini küçümseme. Aranız bozulacak."

"Bozulsun," demişti kendinden emin ifadesiyle. "Onunla aram bozulmasın diye sevdiğim kızdan mı vazgeçeyim Simay?"

"Benden vazgeç demiyorum," çünkü ben senden vazgeçemem diyememiştim o zaman ona. "Ama Pars, onu karşımıza alman demek herkesi karşına almak demek. Çınar'ın yapabileceği şeyleri, ulaşabileceği insanları biliyorsun." Endişeliydim. Endişe kendim için değil, sevdiğimi sandığım o çocuk içindi.

Ben nefrete alışıktım ama evinin tek çocuğu, prenslerden hallice büyütülmüş Pars zorluğa gelemezdi. Herkesin karşısında olması demek onun kıyameti demekti.

"Seni seviyorum," demişti hiç düşünmeden. Şimdi düşünüyorum da... Eğer o an düşünürse arkasını dönüp giderdi. Bana her daim hiç düşünmeden seni seviyorum demişti ancak düşündüğü ilk an, Çınar'ın aramızdaki ilişkiyi öğrendiği ilk an yaptığı tek şey yalanlamaktı.

"Evet!" Diye bağırmıştım öfkeyle, bulunduğumuz gençlik parkının ortasında karşımda Çınar Akça varken. "Pars ile sevgiliyiz!" Öfkeli bakışlarım etrafımızdaki insanlara çevrilmişti. "Benim onu sevdiğim gibi o da beni seviyor! Ne ayartması ne tacizi? Siktirin gidin şuradan!"

"Sen nasıl insansın lan?!" diye bağıran Çınar, Pars'a saldırmaya kalktığında diğer arkadaşları onu tutmuştu. "Nasıl bir şerefsizsin sen?!"

"Herkesi duydun," demişti benden uzaklaştığı ilk an. Kaşlarım çatılmış ona bakarken benden neden uzaklaştığını anlamamıştım. "Öyle bir şey yok."

Ne yoktu? Beni sevdiği, sevgili olduğumuz gerçeği mi yoksa insanların dilden dile yaydığı onu ayarttığım yalanı mı? Hangisi yoktu?

Hiçbir açıklama yapmadan gitmişti.

Şimdi nasıl dönerdi? Yüzsüz gibi bana nasıl gülümser, nasıl göz kırpardı?

ALTIN KADEHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin