Ay ben geldiiim!!! Hemde erken geldim 🤭🤭
Hafta içi 17yi atarim esitleriz ya. Çoookkk sıkıldım ve biraz da bölüm biriktirmemin rahatlığı var üzerimde (son 5 ya da 6 taslak kalmıs, bu ara bölüm yazamıyorum, son bölümü neredeyse 1 ayda anca yazdim🫠🫠)
Yine de hiiiçç bozuntuya vermeden siz bölümü bugün atmama evet dediğiniz için (üç kisi) atiyorum xjencowm
Keyifli okumalar!!!!
✨
*Simay Naz Akça/ Aynı gün/ saat 19.43*
Dünya seni kabul etmedikçe yaşamaya çalışmanın ne anlamı vardı? O isterse yaşardın; kendisinin hep çiçekli, güneşli günlerini gösterirdi. Ama o seni istemediğinde ne kadar çabalarsan çabala tutunamazdın. Tutunamaz ve yok olurdun.
Yok olmak istemiyordum. Tamam kötü bir insandım, hiçbir zaman iyi olduğumu savunmamıştım ancak kötü olsam bile bir yere ait olmayı hak etmiyor muydum? Hadi ama, o zaman kitaplarda neden kötü karakterler ayakta kalabiliyorlardı? Onların en azından ait olabildiği yerler vardı!
Nazlı'ya klişeden bahsederken sanırım cidden hayatımı klişenin dibine vurmuştum. Tek bir fark vardı, Akgül ailesi beni bırakmıyordu. Baran inatla tüm yalanlarını anlatırken saatler öncesinde, abisi şimdi kapımın önünde oturmuş saatlerdir beni konuşturmak için çabalıyordu.
Çöktüğüm kapının dibinden ayrılmamam bir yana, yaslandığım kapının hemen ardından Mahir'in bedenini hissedebiliyordum. Annesi gelmişti, karısı gelmişti ve hatta çocukları bile gelmişti. Konuştuğum tek kişi Defne ve Ömer'di. Tek kişi olmuyordu onlar tabii ama neyse. Onlara da uyuyacağım yalanını söylemiş ve gönderebilmiştim. Selen yenge ikizleri götürdüğünde, babaanneleri ile birlikte çünkü kadının sesi soluğu çıkmıyordu, kapıya bu kez Mahir dadanmıştı ve bir daha da kalkmaya gerek duymamıştı.
"Naz," diye tekrarladı birkaç yaptığı gibi. Bu sefer ki seslenişinin devamı gelmişti ancak. "Yatağın üzerinde oturuyorsun değil mi?" saçma bir dürtüyle sırtımı kapıya daha fazla yasladım. Ben onun kapının hemen ardında olduğunu hissedebiliyordum ve o da beni hissetsin istedim ancak yaptığım hareketin sadece bir saçmalık olduğunu fark eden zihnim kendime kızmam için sinyallerini vermeye başlamıştı bile. "Kapı önünde oturma, yer çeker."
Sesimi çıkarmadım. "Baran sadece Nazlı'yı özlüyor," dediğinde yüzümde alaycı bir gülüş doğdu. Ben özlemiyor muydum ailemi? Onun sadece kardeşi yoktu, ben bir anda tüm ailemi kaybetmiştim. Onlardan nefret ederken onları özlemek çok zoruma gidiyordu. "Yaptığı doğru değil, savunmuyorum onu. Ancak söylediği tüm kelimeleri canının yanmasına ver olur mu? Çünkü hiçbirisi doğru değil."
"Bu zerre umurumda değil," diye mırıldandım derin bir nefes alarak. Babası da o da kapıyı açmamı istemek yerine benim gibi oturuyor ve konuşuyorlardı. Gariplerdi. Acaba Yaman da böyle mi yapardı yoksa kapıyı açmamı mı isterdi? Neyse ki bunu öğrenemeyecektim.
Yarın sabah bu evden gidecektim.
Sadece... Şu an bakkal da olduğunu bildiğim o deli adama veda etmem gerekiyormuş gibi hissediyordum. Ancak akşam 11.30-00.00 gibi geldiğinden onu beklemem gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN KADEH
Ficção AdolescenteGerçek ailem kurgusu!!! Hep iyi kız tarafından okuduk hikayeleri. Kız iyi niyetiyle yaklaşır ancak ailesi hep ona karşı kötüdür. Karıştırıldığı kız kaldığı ailede travmalar bırakmıştır ve asla sevilmez. Ana karakter kız da bu önyargıları kırmak için...