Olayların üstünden yaklaşık 4 ay geçmişti. Kış ayına yeni yeni giriyorduk, Aralık ayının 14. günüydü. Bora hastaneden çıktıktan iki gün sonra işi gereği Fransa'ya uçmuştu. Erken olmuştu ancak sorun yoktu.
Ozan ile birbirimize karşı dürüst olmuştuk her şey ortadaydı, birbirimizle ufak bir uyum içerisindeydik.
Gizem ile Emre hızlı davranıp hastane gününden 1 hafta sonra bir ilişkiye başlamıştı. Gizem İstanbul'da okuyordu, sorun olacağını düşünmelerinden ötürü sene bitince ikiside aynı şehirde okumayı planlıyorlardı. Emre cerrah olmak istiyordu. Gizem ise bir müzisyen. Gizem hayallerini değiştirebilirdi Emre için ancak Emre bunu istemiyordu, Gizem'in sesini çok beğeniyor ve hayallerinin peşinden gitmesi gerektiğini tavsiye ediyordu. Gizem biraz mızmızlansada kabul etmişti. Gizem İstanbul'da kalacaktı, Emre oraya gelecekti. Boğaziçi isterdi ancak orada tıp bölümü olmadığından Koç Üniversitesi'ni tercih etti Emre. Çabalıyacaktı Gizem için, hayalindeki kadın için, geleceğinin adımı için...
Poyraz sevgilisi ile bozuşuyordu yavaş yavaş sevgilisi Gamze zor ve kıskanç bir kızdı yaşı ise Poyraz'dan küçüktü 10. sınıftı Gamze. Poyraz için bir önemi yoktu, Gamze için durum aynı değildi. Korkuyordu Gamze. Unutulmaktan, sevdiği adamın büyümesinden ve göçüp gitmesinden korkuyordu. İnsanlar ölmek sanıyordu göçüp gitmeyi ancak Gamze'nin göçüp gitme tanımı sevdiği adamın başka kalbe uçmasıydı. Poyraz'ın zincirlerinden kurtulan bir kangal köpeği gibi hissetmesinden korkuyordu. Onu sevmeyi bırakmasından ve başka kıza gitmesinden korkuyordu. Bu sebeple onu çok darlıyor, sürekli arayıp soruyor, sürekli 3. kata sınıfına geliyordu. Poyraz'ın çevresi klasikti, arkadaşları dalga geçiyordu onunla. Gamze içeri girdiği anda "pedofili bey karıcığınız geldi" diyip haykırmaya başlıyorlardı. Poyraz ise tüm sinirini Gamze'den çıkarıyordu. Birbirlerinden soğuyorlardı. Yavaşça ve sakince.. Poyraz Gamze sustuğu için mutluydu, bilmediği tek şey..kadınların susarak gitmesiydi.
Alya'nın arası babası ile baya açılmıştı, Ozan'ın ise annesi ile..kaderleri ufaktan benzeyen iki zıt kutup gibiydi onlar.
*
Alya kendini bildi bileli dört duvarla kaplı bir odada büyüdü, geceleri yemek götürülerek, sabah zorla ders çalıştırılarak, dışarı çıkmadan, sadece camından bağlanan balkonunda konuşabildiği çocukla arkadaş olabilen bir kızdı. Babası onu balkonda gördüğünde bağırıp fiske atar onu içeri sokardı. Balkondaki o çocuk, -yani Çağan- babası, abisi gibiydi Alya'nın tek sorun intihar meyilli olmasıydı. Evet evet..Alya onuda kaybetmişti, gözleri önünde beyni dağılmıştı Çağan'ın. Alya'nın aklında kalan tek şey..manevi abisinin yerde yatarken sarıldığındaki ilk, tek ve son kokusuydu. Hayata küstü Alya odasına bıçak koleksiyonu dizmeye başladı. Büyüyordu, ergen oluyordu yavaş yavaş intihara kalkışıyordu götü yerse tabii. Birkaç kere intihar etmişti Alya, kendisini yaralamıştı o bıçaklarla. Zaten okulda dışlanıyordu, tekme tokat dövülüyordu Alya. Islatılıyordu Alya. Büyürken yaşlanıyordu Alya. Babasına bi kere bile sarılamamıştı, hiç, hiç, hiç.. İçtenlik değil.. Hiçbir zaman.. Alya büyüyor babası küçülüyordu, Alya büyüyor babası sınırlanıyordu, Alya sarılıyor babası ittiriyordu,Alya seviyor, babası korkuyordu, babası seviyor Alya güvenmiyordu. İkiside kaçıyor ve asla kavuşamıyorlardı. Babasızlık zordu. Baban varken yaşadığın babasızlık daha zordu. Herkes babasının prensesi iken, o babasının kobayı olmuştu. Alya büyümüştü, Alya olgundu, Alya kendisini hayatta ve ayakta hissedebilmek için birini arıyordu. Onun babası olacak tek bir ağlayışta arkasında dimdik durup kanatları ile saracak tek bir gülüşte karşısında ellerini kavrayıp onunla kahkaha atacak. Tek bir hayal kırıklığında 'olsun küçüğüm' diyip saçlarını okşayacak birini istiyordu Alya. En önemlisi onu sevecek birini istiyordu Alya. Bu kişi yakındaydı hissediyordu bir bina ötesindeydi. Biliyordu zamanla olacağını, seveceğini, değeceğini..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komşu Oğlu
Romansaozan:pardon.. yanlış kapı sanırım alya:sorun değil ben dalmışım.. AŞIK OLUNDU