*10*

109 8 2
                                    

Gözlüğümü takıp çözmeye başladım. Önce 40 soru matematiği hallettikten sonra 40 soruluk fene geçtim ardından Türkçe 40 soru ve sosyal bilimler 40 soruyu çözdükten sonra sınavımı bitirdim.

*

Merdivenlerden iniyorduk, zil çalmıştı Emre ile Poyraz bize paydos selamı verdikten sonra diğer öğrenciler gibi koşmaya başlamışlardı. Ozan bende hızlı hızlı yürürken kolumdan tuttu ve yanına çekti, yanımızdan inen bir kız bize dik dik bakınca yanaklarım kızarmıştı. Ozan hâlime gülümseyip "Bizim servis ring değil koşanlar ringe yetişmeye çalışıyor." "Anladım." "Bizimkileri sevdin mi?" Başımla hızla onayladım. "Baya samimi ve sempatikler genellikle insanlarla kolay kolay anlaşamam ama.." "Buradaki herkes fazla sosyal, herkesle takılabilirsin harika ortam kimse seni yadırgamaz." Gülümsedim "Teşekkürler arkadaşlarınla tanıştırdığın için arkadaş edinmiş oldum özellikle Emre çok kafaydı." Kafasıyla onayladı, bu sırada çoktan servise binmiştik.

İkimizde çantaları araya koymak yerine yere atmıştık ve ayaklarımızı birbirimize doğru uzatmıştık. Boyu uzun olduğundan beni sıkıştırıyor, ayağını uzattıkça sırtımı arkama vurduruyordu. Sinirlenip söylendim "Ya çek şu ayağını Ozan!" Gülüp iyice uzattı, "Napiyim fazla kısasın bi zahmet büyüklerine saygı duy." Yumuşak ve sırıtarak konuşuyordu. Koltuğa tutunup ayaklarına tekme atmaya başladım. "Ya çek dedim sana!" "Yoo" "Lan çeksene canım acıyoo" "Aaa.. Senin gibi bir kıza lan demek hiç yakışıyor mu?" Gülmeye devam ediyordu. "Ne varmış bende?!"

O kadar yüksek sesle bağırmıştım ki şoför de bağırmaya başladı. "Ulan serviste 20 tane ilkokul ortaokul karışık çocuk var, hiçbiri bağırmıyor iki liseli bağırıp durmayın be!" Ben utanıp ellerimle ağzımı kapatırken Ozan ellerini kendi göğsünden aşağı kaydırarak 'ohh canıma deysin' diyordu konuşmadan. Gülmemek için zor duruyorduk ve aniden gülmeye başladık.

*

Bir süre sonra eve vardık ve servisten indik. Ozan'a el sallayıp eve giderken Ozan kolumdan tutup beni kendine çekti. Çarpışmıştık, ikimizde kızarıyorduk esmer olmasına rağmen kızardığını görebiliyordum. Hafifçe omuzlarımdan tutup beni geriye ittirdi, gülümsedi. "Akşam bahçeye insene sohbet ederiz hem." sallanarak ve kekeleyerek konuşuyordu bu hâline kalbimi bırakmıştım. "Dersleri yetiştirebilirsem inerim." dedim gülümseyerek. Nedenini bilmiyordum ama onunla acele etmek istemiyordum ve niyeyse yüzleşmekte istemiyordum ama neyle yüzleşmem gerektiğini bende bilmiyordum.

Hafifçe gözlerini kapatıp 'hmhm' diye mırıldandı, arkasını dönüp eve gitti girmeden önce elini tam havaya kaldırdığında bir çığlık sesi geldi. "Abii! Hoşgeldinn!!" Oya kucağına atladı, Oya'yı sarmalayıp el salladı. "Hoşbuldum meleğim." derken içeri girdiler. Bende yavaşça eve doğru yürüdüm, kapının önünde bir çift ayakkabı gördüm, kim gelmişti?

Kapıyı çaldım, kapı açılmıştı ama mekan boştu. "Anne! Baba! Neredesiniz?" Salonun camından giren güneş ışığıyla aydınlanıyordu ev, aniden bodrumdan bir ses geldi, aşağı inmeye başladım. "Orada kimse var mı?" "Biri mi var?" Havlama sesiyle arkamı döndüm, Tarçın'dı. Üstüme çıkıp yalamaya başladı. "Tarçın!!" Sımsıkı kollarımı ona sardım ve aniden tekrar ayaklandım. Kim gelmişti? Tarçın'ı buraya kim indirmişti?

***

  

Komşu Oğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin